SİTEDE ARA

KURAN VE HADİS...
10 Mart 2018

Allah Kuran’ın korunduğunu ve içinde çelişki olmadığını belirtiyor, hem de kesin bir dille. Yaradan Kutsal Kelamı’nın çelişkisiz olmasını O’nun kendi katından oluşuna delil gösterir.

Kuran’ı iyice düşünmüyorlar mı? Eğer O Allah’tan başkasının katından olsaydı, elbette içinde bir çok çelişkiler bulacaklardı..” 4-Nisa Suresi 82

“Hiç şüphesiz Hatırlatıcı’yı biz indirdik biz. O’nun koruyucuları da gerçekten biziz..” 15. Hicr Suresi 9

 

Peki elimizde bu kadar sağlam kanıtlı bir Kutsal Kitap olduğuna göre, Kutsal Kitabımıza ters düşen ancak belirli çevrelerce sahih, gerçek, doğru sayılan ve de sünnet olarak uygulanan hadislere ne diyeceğiz.  Örnekleyelim de Hadislerin önemli bir bölümünün ne kadar uydurma ve saçma sapan olduğunu sizler de kendi gözlerinizle görün.

 

Kuran: “….. O’nun benzeri gibi hiçbir şey yoktur.” 42-Şura Suresi 11

Hadis : “Allah ahirette Peygamberlere kimliğini kanıtlamak için bacağını açıp baldırını gösterir.”  Müslim-İman 302, Buhari 97/24, 10/29, Hanbel 3/1.

Bu hadisin hangi kitaplarda geçtiğine özellikle dikkat edin. Hadis kitaplarının sözde en doğrusu olarak gösterilen, tek hadisini inkâr edenin kâfir olacağı söylenen Müslim ve Buhari’de. Yani bu zihniyete göre kâfir ve Müslüman olmak bu hadise inanıp inanmamaya bağlı. Yukarıda verdiğimiz Allah’a hiçbir şeyin benzemediğini söyleyen ayete karşın, hiçbir mecazi (değişmeceli) ifadeyi çağrıştırmadan, Allah’ın baldırı olduğunu ve ahrette baldırını açacağını söylemenin saçmalığını uzunca anlatmaya gerek var mı?

 

Kuran: “Ve hiçbir şey O’nun dengi değildir.” 112-İhlâs Suresi 4

Hadis: “Allah benimle görüştü ve el sıkıştı. Elini iki omzumun arasına koydu. Öyle ki parmaklarının soğukluğunu iki göğsüm arasında hissettim.” Hanbel-5/243

Yine bu hadiste hiçbir mecazi manayı çağrıştırmadan, Allah’a parmak, parmaklarına da soğukluk atfederek Allah şekillendirilmektedir. Bu hadis İhlâs Suresi’nin Allah’ın hiçbir şeye denk olmadığını söyleyen ayeti gibi daha birçok ayetle de çelişir. Eğer hadisteki “el” mecazi bir manaya gelip insan elini çağrıştırmasa kabul edilebilir olurdu. Örneğin “Herşey Allah’ın elindedir” dediğimizde cümlenin akışından herşeyin Allah’ın kontrolünde olduğu anlaşılır. Fakat Allah’a parmak ve bu parmaklara soğukluk atfeden bu hadisten böyle değişmeceli bir manayı imanı bütün, aklı başında hiç kimse çıkaramaz. Üstelik bu hadiste Allah’ın Peygamber’le el sıkıştığı gibi asla kabul edilemez bir ifade de yer almaktadır. Şimdi soruyoruz, bu hadisleri din olarak kabul eden hadisçiler, mezhepçiler mi gerçek Müslümandır, yoksa hadislerdeki yanlışlıkları görüp Kuran’ı yeterli gören Kuran Müslümanları mı?

 

-        Muhammed ibn İsmail el Buharî veya İmam Buharî, Buharalı Fars bir muhaddistir. Yazdığı Sahih-i Buhârî diye bilinen eser, sonradan Ehl-i Sünnet için güvenilir hadis kaynaklarını teşkil eden ve Kütüb-i Sitte diye anılan serinin ilk kitabıdır. (810-870) Y.N.

-        Ahmed bin Hanbel, Hanbeli mezhebinin öncüsüdür. Hicri 164 yılında Bağdat'ta doğdu, 241 de orada vefât etti. İmam-ı Şafii'nin öğrencisidir. "El-Müsned" adındaki hadis kitabında otuz bin hadis vardır. (780-855) Y.N.

 

Kuran: “Doğrusu hiçbir günahkâr bir başkasının günah yükünü üstlenemez.” 53-Necm Suresi 38

Hadis: “Ölü ailesinin kendisi için ağlamasından dolayı azaba uğratılır.” Buhari-K. Cemiz 32,33,34

Ne akla, nede Kuran’ın genel mantığına uymayan bu hadis de uydurmacılığın Kuran ve akılla çelişkilerine örnektir.

 

Kuran: “Ben sizden erkek olsun, kadın olsun hiçbir çalışanın ürettiğini boşa çıkarmayacağım. Hepiniz birbirinizdensiniz.” 3-Ali İmran Suresi 195

Hadis: “Kadınlar arasında iyi kadın, yüz tane karga arasında alaca bir karga gibidir.” Buhari 9/1391

Kuran hayır üreten erkeğin de kadının da önünü açık tutarken, hadisler kadının önünü kapamaktadır. Kadın konusu, peygamber’e iftira olarak uydurulan hadislerin en çok olduğu konulardan biridir.

 

Kuran: “Zulmedenler dedi ki: Siz olsa olsa büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz.” 25-Furkan Suresi 8

Hadis: “Peygamber Medine’de bir Yahudi tarafından büyülendi. Günlerce ne yaptığını bilmez durumda ortalıkta dolaştı.” Buhari 76/47 Hanbel 6/57, 4/367

Muhammed Ebu Şehbe, Buhari ve Müslim’in hadisi kabul ettiklerini savunur ve sihir sonucu olanları hadislere dayandırarak şöyle aktarır. “Peygamberimize sihir yapılmıştı. Öyle ki hanımlarıyla cinsi münasebette bulunmadığı halde bulunduğunu zannederdi. Süfyan bunun en şiddetli sihir olduğunu söylemiştir.”  (Ebu Şehbe, Sünnet Müdafaası, sayfa 152,153)

Allah aşkına bu hadisi ve Ebu Şehbe’nin hadisi savunmak için verdiği örneklerin elle tutulacak tarafı var mı? Bir yanda Allah’ın kesin kelamı var, Peygamberin büyülendiğini söyleyenler zalimlerdir diyor. En güvenilir (?) hadisçilerin çoğu da Peygamberin büyülendiğini söylüyorlar. Hatta şıracı turşucu örneğin bazıları da çıkıp örnekler vererek bu hadislerin müdafaasını yapıyorlar. Hem de nasıl bir örnekle. Peygamberimiz hanımlarıyla cinsi münasebette bulunmadığı halde, bulundu zannedermiş. Zalimler başka verecek örnek yokmuş gibi burada da yine cinsiyetten dem vuruyorlar, sanki büyüye dair tek örnek buymuşçasına. İslam Dininin kaderi bu. Din adamı diye geçinen yobazlar dün de bugün de dinimizi hep belden aşağı görüyorlar. İşte bu sıkıntıdır ki, bu zevat din adına dini kirleterek en büyük zulmü gerçekleştiriyorlar.

 

Kuran’a ters düşen hadisler elbette bu kadarla sınırlı değil. Ancak tahammül sınırlarınızı daha fazla zorlamamak için bu konuyu burada şimdilik noktalıyoruz. Aşağıdaki paragraftan itibaren bu hadis denen illetin (Kuran’a ters, uydurulan hadisleri kastediyoruz elbette) uydurucularının kendi aralarında bile anlaşamadıklarını örnekleyeceğiz. Biz açıklama yapmayıp sadece hadisleri sunmakla yetineceğiz. Bu konuda karar vermek tamamıyla sizin.

 

1.     Oruçlu iken kan aldırılır mı?

a)      “Kan aldırmak yapanın da yaptıranın da orucunu bozar.” Tırmizi Oruç 60/ Ebu Davud Oruç 28/ Buhari Oruç 32

b)      “Peygamberimiz oruçlu iken kan aldırmışlardır.” / Tırmızi Oruç 59/ Ebu Davud Oruç 29-30/ Buhari Tıp 11

Yorum yapmayacağız dedik tamam, tamam da aynı kişilerin kendi sözlerindeki farklılığa dikkatinizi çekmek isteriz.

 

2.     Tuvalet hangi yönlere karşı yapılabilir?

a)      “Gerek küçük, gerek büyük tuvaletinizi yaparken kıbleye dönmeyin.” Hanbel 3/12

b)      “Peygamberimiz bir takım insanların küçük ve büyük tuvaletleri için kıbleye dönmeyi hoş karşılamadıklarından, bu bidatı (hurafeyi) kaldırmak için tuvaletini kıbleye doğru yaptırdı.” Buhari 4/11

 

3.     Oruçlu iken hanım öpülür mü?

a)      “Peygamber oruçlu iken hanımlarını öptü.” İbn-i Kuteybe – Hadis Müdafaası 372

b)       “Oruçluyken hanımını öpenin durumu sorulduğunda Peygamber “Orucu bozulmuştur” dedi.” İbn-i  Kuteybe – Hadis Müdafaası 372

 

Bu hadisler aslında İbn-i Kuteybe’nin dışında Kütüb-ü Sitte denilen meşhur altı hadis kitabında da vardır. Yukarıdaki birbirine tamamen zıt iki hadisten belli ki biri uydurma. İkincisini de doğru olarak almak Peygamberimizi ne yaptığını bilmez, çelişkili hareketleri olan, (hâşâ) bunak bir kişi yerine koymak olur. Bu nedenle Peygamberimize en büyük iltifat hadisleri bir kenara atıp Kuran’a sarılmakla olur.

 

4.      Bir namaz iki kere kılınır mı?

a)      “Biriniz evinde namazını kılar da sonra namaz kılmakta olan imama yetişirse, onun arkasında namaza dursun. İkinci kıldığı onun için nafile olur.” İbn-i  Kuteybe – Hadis Müdafaası 366

b)      “Bir namazı günde iki defa kılmayın.” Ebu Davud 2/56

 

-        Nafile (tatavvu) namazlar, herhangi bir yükümlülüğü olmadan, içten gelerek kılınan namazlardır. Beş vakit namaza bağlı olan sünnetler, Ramazan geceleri kılınan teravih namazları, kuşluk namazları, gece namazları başlıca nafile namazlardır.

 

Buradaki ikinci hadis birinciyle olduğu gibi Kuran’la da çelişmektedir. Kuran’da namaz kılmak övülmüştür. Fazladan kılınan namazın zararı olmaz. Bilakis sevap kazandırır.

 

5.     Küçük tuvalet nasıl yapılır?

a)      “Kim size Peygamberimizin ayakta küçük tuvaletini yaptığını söylerse inanmayın.” Süneni Nesei 1-2/25

b)      “Peygamberimiz bir kavmin süprüntüsüne varıp ayakta küçük tuvaletini yaptı.” Buhari 1/167

Burada Kuran’da olmayan bu uygulamanın aslında bizi hiç ilgilendirmemesine karşın, geleneksel İslam anlayışında ağırlığı olduğunu görüyoruz.

 

6.     Su nasıl içilir?

a)      “Peygamber ayakta su içilmesini yasakladı.” Ebu Davud 4/No.3717

b)      “Peygamberi sizin benim gibi ayakta su içerken gördüm.” Ebu Davud 4/No.3717

              Aynı adam iki farklı hadis. Seç beğen al…

 

7.     Erkeklerin baldırı gözükebilir mi?

a)      “Baldırı açık olan bir sahabeye Peygamberimiz rastlamış ve “baldırlarını ört. Baldırlar da avret yerlerindendir” demiştir.” Tezhibut Tezhip 2/69

b)      “Peygamberimiz evde baldırları çıplak yan üstü yatıyordu. Ebu Bekir izin istedi Peygamber hiç istifini bozmadan izin verdi. Ömer istedi aynı şekilde ona da verdi.” Hanbel 1/71

               Yine birbirinden farklı iki hadis. Bazı mezheplerin birinci hadisi alıp erkeklerin dizle   göbek arasını örtmelerinin farz olduğu şeklindeki bir zorluğu dine soktuklarını görüyoruz.

 

8.     Ölü hayvanın derisi ne olacak?

a)      “Peygamberimiz; “Deri işlendi mi temiz olur” dedi. Sonra ölü bir koyuna rest geldi ve “Onun derisinden faydalansanıza” dedi.” Buhari 72/30

b)     “Peygamberimiz “Ölü hayvanın ne derisinden ne de sinirinden faydalanınız dedi.” Hanbel 4/310,311

 

Kuran’a göre leş yemek haramdır. Leşin derisinin haramlığına dair Kuran’da bir ifade yer almaz. Elimizde çelişkisiz Kuran varken, bu çelişkiler yığınına dönmüş hadislerle uğraşmak bizi Kuran’dan uzaklaştırmaktan başka bir işe yaramaz. İşte bu yüzden Allah’ın Elçisi Peygamberimiz Hz. Muhammed’in ahrette toplumundan tek şikâyeti şöyledir: Elçi de şöyle der; “Ey Rabbim, benim toplumum bu Kuran’ı devre dışı tuttular.” 25-Furkan Suresi 30

 

 Kuran’ın dini kaynak olarak yeterli olduğunu bilen ve doğrulayanlardanız. O’nun dışında başka bir kaynağa ihtiyaç olmadığını daima savunduk ve savunacağız. Yukarıda peygamberimize iftira(!) olarak nakledilen hadislerin Kuran’la, mantıkla hiçbir ilişkisi olmadığını ve hatta kendi içlerinde bile anlaşamadıklarını birkaç örnekle göstermeye çalıştık.

Hadis kelimesinin sözlükte “söz, haber” manalarına geldiğini Sünnet ise “izlenen yol, alışılmış yol, adet” manasına gelir. Halk arasında yaygın olarak kullanımına göre peygamberimizin söylediği iddia edilen sözlere “hadis”, Peygamberimizin davranış biçimleri, hareket tarzları olduğu iddia edilen davranışlara ise “sünnet” denir. Hadisler aklı başında, dini bütün tüm İslam dünyası için oldukça önemli bir kargaşa, bir ayrışım, bölünme nedeni olmuştur ta başından günümüze.

İsterseniz Peygamberimizin hayatta olduğu, yaşadığı döneme gidelim, bakalım o zamanlarda İslam Peygamberinin konuya yaklaşımı nasılmış görelim.  “Benden Kuran dışında bir şey yazmayın. Kim benden Kuran dışında bir şey yazmışsa imha etsin.” Diyen kim? İslam Peygamberi Hz. Muhammed Mustafa. Aktaran kim? Müslim/Kitab-ı Zühd, hanbel, Müsned 3/12,21,23.

“Sahabe Allah’ın elçisinden sözlerini yazmak için izin istediler. Ancak onlara izin verilmedi.” Aktaran kim? Darimi, Es Sünen..

“Biz hadis yazarken Hz. Peygamber yanımıza geldi ve ne yazdığımızı sordu. Senden işittiğimiz hadisler (sözler) dedik. Hz. Peygamber Allah’ın kitabından başka kitap mı istiyorsunuz? Sizden evvelki milletler Allah’ın kitabı yanında başka kitaplar yazdıkları için yoldan çıktılar dedi”. Aktaran kim? El Hatb, Takyid Sayfa 33.

Tırmızi de, es-Sünen, k.İlm, sayfa 33’de şöyle yazmış. “Allah elçisinden sözlerini yazmak için izin istedik, bize izin vermedi.”

Bu örneklerden de anlaşılıyor ki, Peygamberimiz kendi zamanından başlayarak asla hadis yazımına izin vermemiş, sözlerinin yazılmasını yasaklamıştır. Bu kesin, ancak diğer bir kesin olan şey de bu yasaklama konusunun tüm hadis yazarlarınca da doğru kabul edilmiş olduğudur.(!) Ne korkunç bir tezat değil mi? Hadisleri inceleyen kitaplarda olsun, hadisin dinin kaynağı olduğunu iddia eden kitaplarda olsun Peygamberimizin kendi sözlerinin yazımını yasakladığı kabul edilir ve bunun hadislerle Kuran’ın karışmaması için olduğu söylenir. Oysa gelenekçi İslam’ı savunanlara göre hadislerden de aynı Kuran gibi hüküm çıkartılmalıdır. Yani onlara göre hadisler de Kuran gibi dinin kaynağıdır. Bu insanların şu soruyu kendilerine sormaları gerekmez mi? Peki dinin kaynaklarından biri de hadis ise Peygamber nasıl olur da hadis yazımını yasaklar, insanların dini eksik öğrenmelerini, sözlerine yalan katılmasını, sözlerinin bir kısmının unutulmasını göze alır? Eğer Peygamber dinin bir kaynağının kayda geçmiş olmasını engellemişse, dinin tam ve eksiksiz bir şekilde öğrenilmesini engellemiş olmaz mı? Oysa hadis yazdırmamış, üstelik bunu yasaklamıştır Peygamberimiz. Yani hadis yazmak O’nun tavrı olmadığı gibi üstelik de bir yasağıdır. Basiret sahibi Peygamberimiz insanların detaysever, Peygamberleri ilahlaştırıcı, mezheplere bölünmeye müsait karakterlerini bildiğinden, bunlara yol açacak hadis yazımını yasaklamıştır. Sırf bu durum bile anlamaya niyeti olanlar için yeterlidir.

 

Mısırlı mütefekkir, medeniyet tarihçisi ve yazar Ahmed Emîn b, İbrâhîm et-Tabbâh (1886-1954) hadis uydurmacılığının tablosunu gösteren şu zeki tespiti yapar: “İlginçtir ki eğer hadisleri açıklayıcı bir şekilde ele alacak olursak piramit biçiminde olduğunu görürüz. Piramidin tepesi Allah’ın Elçisi’nin dönemi olup, aşağıya indikçe piramidin eni artmaktadır. Hâlbuki normal olanı tersidir. Çünkü Peygamberin yanında olanlar hadisleri en çok bilenlerdi.  Sonra onların ölümüyle hadisleri bilenlerin sayısı azalacak ve bu şekilde piramit ters şekle gelecekti. Ancak Emevi dönemindeki hadislerin bu dönemdekinden çok daha fazla olduğunu görüyoruz.” (Duhaul İslam)

 

-        Muaviye bin Ebu Süfyan, (Yani Ebu Süfyan oğlu Muaviye 602-680) İslam Devleti'nin Hz. Ali'nin 661’de öldürülmesinden sonraki halifesi ve Emevi Hanedanı'nın kurucusudur.  Emevi soyundan gelen Muaviye'nin halife olmasıyla İslam tarihinde Emeviler Dönemi başladı. Muaviye halife olunca ilk iş olarak Şam'ı İslam Devleti'nin merkezi yaptı ve bütün Müslümanların kendisine biat etmesini sağladı. Yaklaşık 90 yıl süren Emevi hanedanı Horasanlı Ebu Müslim'in başlattığı bir ayaklanma sonucunda yıkıldı ve yerine Abbasi hanedanı kuruldu.

 

Ne yazık ki bugün “İslam” diye ortaya konulan din, özellikle Emevi döneminden başlayarak, daha sonra Abbasiler döneminde sonuca ulaşan uydurma hareketinin ürettikleriyle karışmış bir yapı arz etmektedir. (Bu konuyu başka bir yazımızda etraflıca işleyeceğiz.)

Bir başka tanıtım yazımızda Hadis âlimi(!) Buhari’den bahsedeceğiz etraflıca. Binlerce hadisi zamanımıza taşıyan bu zat, 8 Haziran 632’de Yaradan’ına kavuşan Yüce Peygamberimizden tam 178 yıl sonra doğuyor. Buhara’da doğup büyüdü, eğitim gördü ve Peygamberimizin doğduğu topraklara geldi, Müslümanlığını arttırmak amacıyla. Çok akıllı, zeki biriydi, 15 yaşını tamamlayana dek, Buhara’daki tüm tahsilini, akli ve bedensel gelişimini bu süre içinde tamamladı diyelim. 193 yıl.. O dönemde Arap yarımadasında ortalama bir insan ömrünün 55-65 yıl olduğunu belirlemiş antropologlar. Bu sayıyı 40’a düşürenler de var ama biz insaflı davranalım. Yani? Yani Hz. Peygamberin vefatının üzerinden tam 3 kuşak geçmiş. Sahabelerin çoğu da ya peygamberimizin zamanında ya da O’ndan sonra çeşitli savaşlarda veya ecelleriyle ölmüşler. Çocukları? Onlar da ölmüşler. Torunları?  Onlar da.. Torunlarının çocukları onlar da öyle. Siz bugün, bu modern çağda babanızın babasının ve onunda babasının kim olduğunu söyleye biliyor musunuz? Nasıl, nerede yaşadıklarını ve günün yirmi dört saati ne yaptıklarını, ne dediklerini?  Konumuzla ilgili diye biraz uzattım, ama yukarıda da belirttiğimiz gibi Buhari’yle alakalı bir yazı hazırlanıyor, yakında..

 

Akışımıza dönelim. Ne demiştik? Hatırladım, Ahmet Emin ve piramidinden bahsediyorduk. Düşünebiliyor musunuz bazı hadis bilginlerinin iddiasına göre tam 2 milyon hadis var. Peygamberimiz (571-632) 61 yaşında vefat etmiş. (Bazı din âlimleri Peygamberimizin doğum tarihini 2 yıl öne çekerler ve O’nun 63 yaşında vefat ettiğini söylerler) Oturup bir hesap yapalım mı sizinle? 40 yaşına geldiğinde Peygamberlikle müjdeleniyor Hz. Muhammed. 40 yaşında iken 610 Ramazan ayında bir gün Cebrail Aleyhisselam geldi ve vahiy süreci başlamış oldu. İlk vahiy edilen ayetler, “Yaratan Rabbi’nin adıyla oku!” diye başlıyordu. Böylece Yüce Allah tarafından Peygamberlikle görevlendirilmiş oldu. Yani, bu tarihten sonra, Peygamber olduktan sonraki sözleri hadis olarak kabul edilir normal olarak. Yüce Peygamberimiz kaç yılında Hakk’ın rahmetine kavuştu? 632.. Çıkaralım 632’den 610’u 22 yıl. Peygamberimiz tam 20 yıl Allah’ın Dini İslam’ı yaydı. Peki ortada Peygamberimizce söylendiği iddia edilen tam 2 milyon hadis var. Bölün 2 milyonu 22’ye. Ne çıktı? 90,909.. Yani bir yılda tam 91.000 hadis. Günde 250 hadis. Bu şu demek, Yüce Peygamberimiz saatte tam 10 hadis söylüyor.  Peygamberliği süresince yemeden, içmeden, uyumadan, ihtiyaç gidermeden her 0,1736 dakikada bir hadis. Fazla detaya girmeden el insaf diyoruz ve susuyoruz. Peygamberimizin 23 yıl peygamberlik yaptığını söyleyenlere de saygımız var. 22 yılı 23 yıl alır da onun üzerinden aynı hesabı yaparsak Peygamberimizin saatte 9,92 hadis söylediği ortaya çıkıyor. Bu da kendisinin her 0,1654 dakikada bir hadis söylediğini ortaya koyuyor ki biz pes deyip kararı size bırakıyoruz.  Tabi iş bununla da sınırlı değil. Tüm bu hadisler Peygamberimizden duyulduğu an kaleme alınmadıysa (ki kendisi yukarıda belirtmiştik hadislere karşıydı) bu kadar hadisi (2.000.000, 750.000 (İbn-i Hambel), 500.00 (Ebu Davud), 600.000 (Buhari) kim ezberlemiş aklında tutmuş, oğullarına, onlar da kendi çocuklarına, onlar da kendi oğullarına doğru dürüst, tam olarak aktarmıştı. Allah Aşkına bırakın hepsini ezbere okumayı Google’a bakmadan istiklal Marşımızın kaç kıta olduğunu hemen hangimiz söyleyebiliriz? (Haydi yorulmayın, size bir iyilik yapalım. İstiklal marşı 10 kıtadan oluşup hepsi 4 dizeliktir. Fakat son kıta 5 dizeden oluşmaktadır.)

 

 

(Bugünlük bu kadar, devam edecek)

A
B
C
D
  • YORUMLAR (0)
  • YORUM YAP
    • İlk yorumu sen yap.
  • Ad Soyad E-mail Adres Yorum