SİTEDE ARA

SFENKS.. ESRARENGİZ YARATIK…
25 Mayıs 2019

Sfenksi duymayan, bilmeyen ve de kendisini olmasa bile fotoğraflarını görmeyen yoktur herhalde. Hani şu kafası koç, kuş veya insan, gövdesi ise uzanan bir aslan şeklini alan heykel. İlk önce Antik Mısır'da rastlanan Sfenks, antik Yunan mitolojisinde de büyük kültürel önem taşımıştır ve ismini buradan almıştır (Yunanca: Σφιγξ, Sphinks).

Arkeologların gün yüzüne çıkardıkları buluntulardan anlaşılacağı üzere, Antik Mısır’da sphinx bir aslanın kafasına sahip, bazen kanatları da olan bir heykel olarak tasvir edilirmiş. İlginçtir, bazı iddialara bakılırsa bizim meşhur Mısırlı Sfenks, ismini sonraki yüzyıllarda Mısır'ı ziyaret eden Yunanlılar koymuş, kendi sfenkslerine benziyor diye.

Biz Mısır’daki Sfenks’le devam edelim. Üç önemli Gize/Giza Piramitleri’nin (Keops, Kefren, Mikerinos) binlerce yıllık bir de bekçisi vardır.  Bu bekçiliği yapan aslan bedenli insan başlı Sfenks’tir. Tarih boyunca birçok kez kumlar altında kalan Sfenks, en az piramitler kadar sırrını muhafaza eden Mısır’ın bir diğer bilmecesidir. Sfenks sadece Gize’nin kumları üzerinde yükselen dev piramitlerin değil, bunların yanı sıra kumların altında uzanan yeraltı galerileri ve tüneller sistemlerinin de bekçiliğini yapmış ve yapmaya bugün de devam etmektedir. Bir zamanlar iki ayağının altındaki bir noktadan bu yeraltı galerilerine geçilebiliyordu. Bugün için bu giriş kapalı bulunmaktadır. Kesin yapılış tarihi belli değil, bugün pek çok bilgi dolaşıyor bilim dünyasında. Ancak en çok taraftarı olan bilgi, Sfenks’in Kral Khaf-ra'nın başının, çökmüş bir aslan bedeni üzerindeki tasviri. Dördüncü hanedan zamanında (M.Ö. 2723-2563 yılları) yapıldığı sanılıyor.

 

Tufan Öncesi’nin Şahidi


Sfenks ilk kez Batı Dünyası tarafından fark edildiğinde büyük bir bölümü çölün kumlarıyla kaplanmış durumdaydı. Napolyon ve askerleri Sfenks’i ilk kez 18. yy.ın başında gördüklerinde, anıtın sadece başı ve omuzları çöl kumlarının üstündeydi. Uzun yıllar boyunca Sfenks bu şekilde kaldı. 1816- 1818 yılları arasında yapılan titiz kazı çalışmalarıyla bedeninin büyük bir bölümü kum altından çıkartıldı. Ancak pençeleri ile pençelerinin önündeki mabetlerin kum altından çıkartılması farklı zamanlarda gerçekleştirilen sistematik çalışmalarla  ortaya çıkarıldı. Böylelikle 7.30 metre uzunluğunda ve 19.80 metre yüksekliğindeki boyutlarıyla Sfenks yeniden çöl kumlarının üzerinde yükselebildi. Ve o gün bugündür, tüm dünyanın ilgisini üzerinde toplamayı başardı.

Sfenks kendi sakladığı sırlar kadar, başka bilinmezliklere de ışık tutmaktadır. Bunlardan biri de dünya tarihini değiştirecek kanıtlara sahip olması. İlk kanıt böylesine aşınmasının nedenlerinde gizlidir. Günümüzde yapılan birçok araştırma, Sfenks’teki aşınmanın rüzgâr ya da kumdan çok, su nedeniyle olduğunu göstermektedir. Şaşırtıcı değil mi? Buna ilk dikkatleri çeken araştırmacılardan biri Schvvaller de Lubicz (1887-1961) olmuştur. Bir diğer ünlü araştırmacı J.A. West (1932-2018) “Serpent in the Sky” isimli kitabında şu görüşlere yer vermiştir: “Prensip olarak Sfenksin su erozyonuna maruz kaldığına itiraz etmek mümkün değildir. Eski Mısırın köklü iklim değişikliklerine ve dönemsel su ile ilgili felâketlere maruz kaldığı ispatlanmıştır. Bugünkü kronolojik hesaplamalara göre Mısır’da meydana gelen en son su baskını MÖ.10.000’lerde gerçekleşmiştir.”

 

·        Alsace-Lorraine doğumlu René Adolphe Schwaller de Lubicz, Mısır'daki Luxor Tapınağı'nın sanat ve mimarlığı üzerine yaptığı araştırmalar sırasında Mısırbilim'de kutsal geometri kullanımını popülerleştiren bir Fransız mistiktir.

 

·        John Anthony West Amerikalı bir yazar, öğretim görevlisi, rehber ve Sphinx su erozyonu hipotezinin bir yandaşıydı. İlk kariyeri Manhattan'da bir metin yazarı ve bilim kurgu yazarıydı. 1962 yılında Hugo Ödülü Mansiyon Ödülü aldı

 

West’in bu tespiti son derece önemlidir. Peki bu bize neyi gösterir?

J.A. West, bunu tek bir cümleyle şöyle özetlemiştir: “Sonuçta şunu düşünebiliriz. Eğer su tarafından tahrip edilmişse, bu erozyona sebebiyet veren Tufan ya da Tufanlar öncesinde Sfenks’in yapılmış olması gerekir.” Evet, J.A. West’in de söylediği gibi Sfenks’in su nedeniyle zarar görmüş olması öncelikle bu yapının Tufan öncesinde yapılmış olduğunu göstermektedir. Çünkü ortaya çıkan tarih, Tufan’ın meydana geldiği tarihe denk gelmektedir. Bu aynı zamanda, Atlantis’in de tarih sahnesinden silindiği tarihtir. Böylelikle bu tarihsel ve ilginç veriler, Mısır Tarihi’nin de yeni baştan ele alınması gerektiğini bir kez daha bize gösteriyor. Hatta sadece Mısır Tarihini değil, tüm Dünya Tarihinin de…
Bu tarihsel sürece ve Klasik Tarihçilerin Mısır Uygarlığı’na biçtikleri tarihi geçmişle ilgili çelişkilere tekrar geri döneceğiz. Şimdilik kaydıyla bu konuyu burada bırakarak, Sfenks’in kendisinde barındırdığı diğer bilinmezliklere kısaca göz atalım…


Şekilsel Sırları


Nasıl ki piramitler şekilsel olarak belirli bir anlam taşımaktaysalar, aslan gövdeli insan başlı görünümünde olan Sfenks de, şekliyle ezoterik anlamları kendisinde barındırır. Önce Aslan Sembolü’nü açalım, sonra da niçin insan başlıdır bunu görelim.


Ezoterizme Göre Aslan Neyin Sembolüdür?


Eski uygarlıkların mitolojilerinde ve geleneklerinde sıklıkla kullanılmış olan “Aslan Sembolü” öncelikle güç ve cesaretin sembolü olarak karşımıza çıkar. Bu anlamı bugün için de kullanılmaktadır. Ancak ezoterizmdeki anlamı çok farklıdır. Ezoterik olarak birbiri içine gizlenmiş birden fazla anlama sahiptir. En genel manasıyla, “İlâhi İrade” yi sembolize eder. Ancak hepsi bununla da kısıtlı değildir.
Biraz daha ayrıntıya girelim…

“Aslan Sembolü” hemen hemen her yerde “Güneş Sembolü” ile birlikte kullanılmıştır. Bunu Aslan heykellerinin ya da resimlerinin üzerlerine işlenmiş yıldızlardan anlamak mümkündür. Birbirlerinden hayli uzak bölgelerde varlığını sürdüren farklı inisiyatik kültürlere ait aslan sembolleri genelde yıldızlarla süslenmiştir. Mısır ve Mitra Kültleri’nde önemli bir yer tutan aslan sembollerinde de durum aynıdır.

Konuyla ilgili fotoğraflar bölümündeki örnekte de göreceğiniz üzere Şekil A’daki Mısır Kültürüne ait İkiz Aslanların üstleri yıldızlarla süslenmiş durumdadır. İki aslanın tam ortasında bulunan güneş kursu soldan ve sağdan iki yarım yay çizerek aslanların sırtlarına yaslanmıştır. Şekil B’deki Mitra İnisiyasyonuna ait Nemrut Dağı heykellerinden olan aslan sembolü de aynı temaları içerir.

Her iki aslan sembolünde de ortak tema yıldızlardır. Yani Güneşler… Mitra İnisiyasyonuna ait aslan sembolünün en üst kısmında bulunan üç yıldızın diğerlerinden daha ayrıcalıklı olarak çizilmiş olduğuna dikkatlerinizi çekmek istiyoruz. Bu üç yıldızın hem diğerlerinden daha büyük olarak çizilmiş olduğunu hem de diğerlerine oranla daha fazla ışın saçmakta olduğu görülmektedir. Bu yıldızlar üçlü bir yıldız olan Sirius A ve Sirius B ’nin sembolleridir. Ayrıca kabartmada tüm bu konuları birbirleriyle ilişkilendiren bir başka sembol daha vardır. Bu da aslanın göğsüne yerleştirilmiş olan yay sembolüdür. Yay’ın, Ezoterizm’de göklerin hâkimiyetinin sembolü olduğu hatırlanacak olursa sembollerin ne kadar birbirleriyle uyum içinde kullanılmış olduğu sanırız çok daha iyi anlaşılacaktır.

 

Mitraizmi Hıristiyanlıktan önceki en büyük kültlerden biridir. Kimi araştırmacılara göre başlangıçta bir inisiyasyon biçimi olan Mitraizm sonradan bir kült haline gelmiştir. Mitraizm, Roma İmparatorluğu topraklarına Kommagene Kralı I. Antiochos (M.Ö. 86-M.Ö.38)sayesinde Anadolu’da yayılmış ve inisiyatik biçimini kaybettiği Avrupa’da bir kült biçimine sokulmuştur. İsveçli psikoloji kuramcısı Carl Güstav Jung (1875-1961), Mitraizmin başlangıç noktasının Güneydoğu Anadolu olduğunu belirtmektedir. Mitra adına Anadolu, İran, Hindistan ve Mezopotamyayı içeren çok geniş bir bölgede rastlanmışsa da, bu adın geçtiği en eski belge M.Ö. 14. Yüzyıla dayanmakta olup, Anadolu’da Boğazköy kazılarında bulunmuştur.

 

·        Antiochus I Theos Dikaios Epiphanes Philorhomaios Philhellen, Kommagene Krallığı'ndan bir Ermeni kral.  Ve de o krallığın en ünlü kralıydı. Türkiye’deki Nemrut Dağı’nın üstündeki Antiochus’un mezarı kalıntıları, UNESCO Dünya Mirası listesine 1987’de eklendi.

 

SİRİUS TAKIMYILDIZLARI

İşlediğimiz konularda sıkça karşılaştığımız bu takımyıldızlardan biraz bahsedelim istedik. Sirius ya da Akyıldız, Büyük Köpek Takımyıldızı’nda yer alan bir çift yıldız. Çıplak gözle tek yıldızmış gibi görünen Sirius,  Sirius A ve Sirius B olarak ikiye ayrılmaktadır. Bunlardan daha büyük olan Türkçede Akyıldız ismiyle bilinen Sirius-A bileşeni,  Sirius A, Sirius B’den Dünya’ya daha yakındır ve çıplak gözle görülebilen en parlak yıldızdır. Sirius B yıldızı ise teleskopsuz görülememektedir. İçsel olarak, Sirius Güneşten 20 kat daha parlak ve iki kat daha büyüktür. Konuyu biraz astronomik açıdan ele alırsak, şu bilgileri de sizlerle paylaşmamız gerekir. Sirius çift yıldız sistemi, Güneş'e olan 8.6 ışık yılı uzaklıkla sistemimize en yakın sekiz yıldızdan ikisidir. Sistemin yaşının 200 milyon ile 300 milyon arasında olduğu tahmin edilmektedir. Sirius sisteminin bugünkü bizim gördüğümüz halini alması yıldız çiftlerinden bir tanesinin yakıtını bitirerek, önce kızıl dev haline ve daha sonrasında da kendi içine çökerek şu anki hali olan beyaz cüceye dönüşmesi ile mümkün olmuştur. Bu sürecin yaklaşık olarak 120 milyon yıl önce tamamlandığı düşünülmektedir. Bugünkü beyaz cüce olarak isimlendirilen yıldız Sirius-B'dir.

 

SİRİUS-A

Sirius-A, kütle bakımından Güneş'in iki katı olup, aydınlatma gücü bakımından ise yaklaşık yirmi üç katıdır. Bununla birlikte Ay, Jüpiter veya Venüs kadar parlak görülmez. Yerkürenin hemen hemen her bölgesinden çıplak gözle görülebilmektedir. Fakat İzlanda ve Grönland’ın bazı bölgeleri gibi, kuzey kutbuna yakın en kuzeyindeki yerleşim bölgelerinde görülememektedir Dünyaya yakınlık bakımından 7.sırada yer almaktadır. Yüzey sıcaklığı 10.000 Kelvin ve çapı 2.366.400 km'dir.

 

·        Kelvin: K harfi ile gösterilen ve birim aralığı santigrat derecesiyle aynı olan, ancak sıfır noktası olarak mutlak sıfırı alan sıcaklık ölçüsü birimi. Santigrat derecesi sıfır noktasını suyun donma noktası olarak aldığından 0 °C,  273,15 K'e eşit olur. Benzer şekilde santigrat derece olarak ifade edilen herhangi bir sıcaklığı Kelvine çevirmek için söz konusu değere 273,15 eklenir. Mesela 22 °C = 22 + 273,15 = 295,15 K. Kelvin sıcaklık birimi gibi.

 

Tüm yakıtını tüketerek beyaz cüceye dönmüş eşine göre nereyse on bin kez daha parlaktır.  Sirius-A, 16 km/s'den daha düşük bir rotasyon hızı sebebiyle ekvatoral bölgesinde şişmeye sahip değildir. Kendi etrafındaki bu dönüş hızı yassılaşmaya neden olamayacak kadar yavaştır. Kullanılan çeşitli yöntemler neticesinde elde edilen analizler, Sirius-A yıldızının yaklaşık olarak bir milyar yıl sonra ömrünü tamamlayacağını ve eşi gibi önce kızıl dev haline sonra da beyaz cüceye dönüşeceğini göstermektedir. Ayrıca tayf analizleri sonucunda yıldızın içeriğinde yakıt döngüsünde ikinci sıradaki helyumdan daha ağır demir gibi elementlerin yoğun sayılabilecek düzeyde olduğu tespit edilmiştir. Güneş ile karşılaştırıldığında bu oran neredeyse üç kattır.

 

SİRİUS-B

Teorik olarak 1844 yılında Alman astronom Friedrich Bessel (1784-1846) ve gözlemsel olarak 1862'de Amerikalı Alvan Graham Clark (1832-1897) tarafından keşfedilmiştir. Siruis-A yıldızından en büyük farkı çıplak gözle görülememesidir. Sirius-B, hacimsel olarak Dünya'dan biraz daha küçüktür, fakat kütlesi neredeyse Güneş kadardır. Son derece küçük olması ve eşi Sirius-A'nın parlaklığı sebebiyle, oldukça güçlü ve modern teleskoplarla bile görülmesi çok zordur. Yüzey ısısı yaklaşık olarak 25.000 Kelvin'dir. Fakat, eşinin aksine ömrünü tamamladığı için beyaz cüce evresinden itibaren soğuma sürecine girmiştir. Sirius-B, keşfedilen ilk beyaz cüce unvanına sahiptir ve normal beyaz cücelerin neredeyse iki katı büyüklüğündedir. Çapı 12.000 km. olan bu yıldızın yüzey sertliği elmastan yaklaşık 300 kat daha fazladır. Çekim gücü ise Dünya'nın çekim gücünün 350.000 katıdır. Dünyadan daha küçük olmasına rağmen 400.000 kez daha ağırdır.

 

·        Friedrich Wilhelm Bessel, Alman gökbilimci, matematikçi ve Bessel İşlevi'nin geliştiricilerinden. Westphalia'da doğmuş ve kanser nedeniyle Prusya'da yaşamını yitirmiştir. 

·        Alvan Graham Clark bir Amerikan astronom ve teleskop yapımcısıydı. Massachusetts, Fall River'da doğdu.Ürettiği mercekler ve gözlem araçlarıyla astronominin gelişmesine katkı sağlamıştır.

 

,

 KUTSAL METİNLERDE SİRİUS

Sirius A ve B yıldızları da yay gibi yörüngelerinde dolaşır... Bu yayların birinin tamamlanması dönüşümünü Dogonlar 60 yılda olduğunu kabul ederek her 60 yılda bir bayram düzenlerler. Fakat bilim adamlarına görü dönüş 49,9 yılda bir gerçekleşir.

 

·        Dogon kabilesi, Afrika'nın Mali Cumhuriyeti′nde yaşar. Kabilenin nüfusu 250.000 civarındadır. Dogonlar hakkında en fazla araştırma yapmış ve Dogon kültürünü Batı'ya tanıtmış etnolog Marcel Griaule'dür. (Fransız antropolog 1898-1956) Totemleri bulunan ve inisiyatik bir örgütlenmesi olan bu kabile, geleneklerini sözlü aktarım yoluyla sürdürmüştür.

 

1800lü yıllarda keşfedilmiş olan Siruis Yıldızının adı 1400 yıl önce Kuran'da geçmektedir. Arapça karşılığı Şira olan Siruis yıldızı Kuran’da Necm (Yıldız) suresinin 49. ayetinde yer almaktadır. Söz konusu yıldızdan surenin 49. ayetinde söz edilmesi ve aynı surenin 9’uncu ayetinde iki yıldızın yörüngelerini ima edercesine “iki yay” ifadesinin geçmesi son derece ilginçtir. Her iki ayetin sayıları yani 49 ve 9 yan yana getirildiğinde ise söz konusu yıldızların kimi astronomlarca ileri sürülmüş dönüşüm süreleri olan 49,9 sayısının oluştuğu görülmektedir.

   9- Onunla arasındaki mesafe, iki yay kadar yahut daha az kaldı.
49- Ve muhakkak ki, Şira’nın (Şira Yıldızı’nın) Rabbi O’dur.

 

Mitolojide Sirius


Siruis, öğretilerde köpek, kurt, çakal biçiminde simgelenmiştir. Ok ve yayla da ifade edilmiştir.
            Yunan mitolojisinde avcı Orion’un köpeğidir.
*             Çin geleneğinde, göksel sarayın bekçisi göksel kurttur. Çin geleneğine nereden geçtiği pek bilinmeyen “Göksel kurt” ifadesi Orta Asya Türkçesinde 'gök böri' ya da 'bör-teçene'dir. Çin mitolojisinde, Sirius yayla ifade edilir. Sirius’un Çince’deki adı Hu-Şi, “Yay ve Ok” anlamına gelir.
Yunan mitolojisinde Sirius köpek-yıldız olarak adlandırılır; Sirius yıldızının yer aldığı takımyıldız da Büyük Köpek Takımyıldızı olarak adlandırılır.

Sirius’la alakalı bu bilgilerden sonra asıl konumuza devam edelim.

 

Astrolojik bir işaret olarak Aslan


Bilindiği üzere “Ezoterik Dünya Tarihi” Tufan’dan sonraki bizim devremizin başlangıcı olarak M.Ö. 10.950 tarihini göstermektedir. Atlantis’in tarih sahnesinden silindiği bu tarih, “Astrolojik Çağlar”da Aslan Burcu’na denk gelmektedir. İşte Sfenks’in aslan vücudu aynı zamanda bu anıyı da günümüze
taşımaktadır. Yani hem Atlantis’in batışını hem de bizim devremizin başlangıcını bu şekilde üstü kapalı bir şekilde dile getirmektedir.


Peki ama vücudu aslan olan bu mimari yapının başı neden aslan değil de bir insan başı şeklindedir?

Günümüze bir kehanet…


Sfenks’in başının insan, vücudunun ise aslan olması öncelikle bir dönüşümün sembolüdür. Vücudu farklı, başı farklı canlılar mitolojik bir anlatım üslubu olarak çeşitli ulusların efsanelerinde yer almıştır. Denizkızı bunlardan biridir. Dönüşümden kasıt burada insanla aslan arasındadır. Bu dönüşümü Ezoterizm “İnsanlaşan Aslanlar” olarak tanımlar. Yani bilgelikten uzaklaşan bizim devremizin insanları burada anlatılmak istenmektedir. Sfenks bu haliyle bizim devremizin hemen başında henüz bu dönüşümün ilk başlangıcını ifade eder. Yani henüz sırların tamamen unutulmadığı dönemi.  Ancak sembolün içindeki gizli mesaj bununla kısıtlı değildir. 

Örneğin başının insan fakat vücudunun aslan olması iki ayrı anlama sahiptir. Burada hem geçmişe hem de geleceğe ait bir mesaj gizlidir. Bir zamanlar aslanla sembolize edilen bilgeliğin bir gün yeniden dünya üzerinde yaşanacağı yani “insanların aslanlaşacağı” da burada anlatılmak istenmektedir. Bu özelliğiyle geleceğe ait bir kehaneti de gündeme getirmektedir. Sfenks binlerce yıl öncesinin hem bir anısını, hem de binlerce yıl öncesinin bir kehanetini günümüze kadar sessiz bir şekilde taşımıştır. Sfenks bu kehanetinde şu sözleri fısıldamaktadır: “Bir zamanlar kaybolan bilgelik bir gün yeniden ortaya çıkacak ve insanlar aslanlaşacaktır. “  İnsanlığın fiziksel ve ruhsal açıdan aşamalı olarak aşağıya iniş sürecinin belli bir noktada dip yaptıktan sonra yeniden bir tırmanışa geçeceğini ve bunun da Kova Çağı’nda meydana geleceğini söyleyen ezoterik kayıtlarla, tüm bu anlattıklarımız birebir örtüşmektedir. Eski gelenekler bu geçişin tam tarihi olarak 2012 yılını vermektedir.

Bu tarihle ilgili birçok kehanet vardır. Bu kehanetlerden bazılarına göre, söz konusu tarih, aynı zamanda Atlantis’e ait çok önemli belgelerin, gün ışığına çıkacağının da tarihidir. Mısır’da “Aslan İnsanlar” ve “Aslanlaşan insanlar” bu şekilde sembolleştirilmişti. Sembolün başı üzerine resmedilen yılan, Aslan İnsanın kökenini ve bilgeliğini göstermektedir. Aslan ve yılan birbirlerini tamamlayıcı semboller olarak kullanılmıştır. Böylelikle “Aslan İnsan Sembolü”nün aynı zamanda Galaktik Irk’ın da sembolü olduğu anlatılmış olmaktadır. Piramitlerin binlerce yıllık bekçisi belli ki sadece piramitleri beklememiş, büyük bir sırrın da bekçiliğini yaparak bu sırrın günümüze kadar gelebilmesini sağlamıştır. Bunu bugün daha iyi anlıyoruz. Yakın gelecekte ise konunun herkesçe daha rahat anlaşılabileceğine de inanıyoruz.

 

Son olarak bize sıkça sorulan “Sfenks’in kırık burnu”yla ilgili biraz laflayalım istedik. Asırlar boyunca İngiliz, Alman ve Arap orduları çeşitli nedenlerle Sfenks’in burnunu kasıtlı olarak kırmakla suçlandılar ama asıl suçlu genellikle Napolyon gösterilmektedir. Hemen belirtmeliyiz ki bu suçlamaların hiçbiri doğru değil. Aslında bu heykele zarar verdiğini kesin olarak söyleyebileceğimiz tek kişi Müslüman din adamı Saim el-Dahr ki bu hocaefendi bu suçtan, yani kamı malına zarar vermekten 1378 yılında linç edildi. 1886 tarihli fotoğraflara bir göz attığımızda Sfenks’in burnunun olmadığını görüyoruz, bu da her iki dünya savaşındaki İngiliz ve Alman ordularının masum olduklarının göstergesi. Napolyon’a gelince, onun doğumundan 32 yıl önce Paris ve Londra sahnelerinde sergilenmiş ana teması Sfenks olan piyeslerde kullanılan fotoğraflarda Sfenks “burunsuz”.  29 yaşında başarılı bir general olarak ordusuyla Mısır’a girdiğinde ve de bu meşhur heykeli ilk kez gördüğünde muhtemelen o da burun konusunda meraklanmıştır.

 

·        Napoléon Bonaparte (1769-1821) Fransız asker, devlet adamı. Birinci Napolyon olarak 1804'ten 1814'e kadar Fransa İmparatoru. Gerek Fransız Devrim Savaşları gerekse Napolyon Savaşları sırasında Fransa'ya önderlik ettiği gibi tüm Avrupa’yı da etkilemiş bir komutandır.

 

·        A. Horatio Nelson, Napolyon Savaşlarında savaşmış İngiliz deniz subayıdır. Norfolk'da doğup Trafalgar savaşı sırasında, 47 yaşında hayatını kaybetmiştir. İngilizlerin ünlü denizcisidir. 1771-1805 yılları arasında denizcilik yapmıştır.

 

Napolyon’un Mısır’a gidiş sebebi, İngiltere’yle Hindistan arasındaki ulaşımı kesmekti. Ünlü komutan burada iki savaş yaptı. Piramitler Savaşı (aslında Piramitlerde meydana gelmedi) ve Nil Savaşı (bu savaş da Nil’de olmadı.) Napolyon buraya 55.000 kişilik bir ordunun yanısıra 155 âlim de getirdi. Bu, ülkeye gerçekleştirilen ilk profesyonel arkeolojik seferdir. İngiliz Amiral Nelson (1758-1805) donanmasını batırdıktan sonra Fransa’ya dönerken İmparator ordusuyla birlikte âlimleri de Mısır’da bıraktı. Bu âlimler Mısır’ın Tasviri'ni (Description de l’Egypte) ortaya çıkardılar. Bu da Mısır’ın Avrupa’ya ulaşan doğru düzgün ilk resmiydi.

Tüm bunlara karşın, Piramitlerdeki Mısırlı rehberler bugün hala turistlere Sfenks’in burnunun Napolyon tarafından çalındığını ve ünlü Louvre Müzesi’ne götürüldüğünü (!) söylemekteler. Bize göre bu ünlü heykelin kayıp burnuna getirilebilecek en inandırıcı açıklama, 6000 yıllık rüzgâr ve havanın hassas kireçtaşı üzerindeki etkisidir.
 

KUMA GÖMÜLÜ SFENKS 1
KUMA GÖMÜLÜ SFENKS 2
KUMA GÖMÜLÜ SFENKS 3 - 1880
KUMA GÖMÜLÜ SFENKS 4 - 1889
SFENKS - GÜNÜMÜZDE
SCHVVALLER DE LUBICZ
J.A.WEST
SERPENT IN THE SKY (1979)
SFENKSİN SIRRI
MITRAIZM 1..
MITRAIZM 2..
KOMMAGENE 1..
KOMMAGENE 2..
NEMRUT DAĞI..
I. ANTIOCHOS HERCULES'LE..
FRIEDRICH WILHELM BESSEL..
ALVAN GRAHAM CLARK..
SIRIUS A VE B..
DOGON KABİLESİ
HER BAK..
NAPOLEON BONAPARTE 1..
NAPOLEONA BONAPARTE 2..
NAPOLEON BONAPARTE 3..
F. P. SIMON GERARD'IN NAPOLEON TABLOSU..
  • YORUMLAR (0)
  • YORUM YAP
    • İlk yorumu sen yap.
  • Ad Soyad E-mail Adres Yorum