SİTEDE ARA

SON AKŞAM YEMEĞİ’NİN (CENACOLO) DETAYLARI....
22 Aralık 2019

Leonardo da Vinci: The Last Supper, 1495-98

Bu yazımızın konusu, Leonardo Da Vinci’nin en az Mona Lisa kadar ünlü ve konuşulan eseri Son akşam yemeği (The Last Supper) isimli eseri. Bir başka deyişle Son Akşam Yemeği’nin hikâyesini anlatacağız sizlere. Son akşam yemeğinde kimler var, kim kimdir,  Yahuda hangisidir, Son akşam yemeğinin sırrı nedir gibi konulara, kısaca Hz. İsa ve Havarileri’nin Son akşam yemeğindeki hal ve tavırlarının incelenmesi gibi konulara değineceğiz.

 

Öncelikle üzerinde onlarca araştırma, makale yazılan, pek çok hikâye ve film senaryosuna konu olan Son akşam yemeği eserinin bir tablo olmadığını, duvara çizilmiş bir fresk olduğunu belirtelim. Fresk ne derseniz onun da açıklaması şu; fresk kireç suyunda eritilmiş madeni boyalarla, yeni sıvanmış olan ıslak bir duvar yüzeyine resim yapma tekniğiyle yapılmış duvar resmi. Resim, ıslak kireç sıva üstüne, ezildikten sonra su ya da su ve kireç bileşimi bir bağlayıcı ile karıştırılan pigmentlerle yapılır. Yüzey kurudukça kireç, pigmentin sıvaya nüfuz etmesini sağlar.  

 

Peki bu harika eser nerenin duvarına çizildi? Son Akşam Yemeği (Cenacolo), Milano’da Santa-Maria delle-Grazie’nin yemek salonunda.  Burası  İtalya'nın kuzeyinde, Milano şehrinde yer alan mimarlar Donato Bramante ile Guiniforte Solari’nin inşa ettikleri ve 1497’de açılmış bir kilise ve Dominikan manastırı. 1980 yılında UNESCO tarafından Dünya Mirası olarak ilan edildiğini de ekleyelim. İşte bu kilisede bulunan ve 1495 -1498 yılları arasında yapılan 9.10x4.20 m. ölçüsündeki bu freskin her tarafı aradan yarım yüzyıl geçmeden çatlamış, boyaları dökülmüş, beceriksiz ellerin onarımlarıyla eser büsbütün berbat bir duruma düşmüştür. O dönemde normalde freskler ıslak sıva üzerine boyanırdı ama Leonardo di ser Piero da Vinci (1452-1519) çeşitli nedenlerden dolayı bu geleneksel tekniği reddetti. Bu tekniği reddetmesinin temel nedeni daha canlı renkler elde etmeyi istemesiydi. (Eserin ölçülerin 4.60x8.80 metre olduğu iddiası da yapılmaktadır. Aradaki fark tablonun özellikle bazı kenarlarının iyice bozulmasından kaynaklanmaktadır.)

 

İkinci dünya savaşında ağır bombardımana tutulan Milano şehrinde Santa Maria Della Grazie kilisesi de bombalardan nasibini almıştı. Fakat neyse ki, yöre halkı savaşın acımasız koşullarında tarih ve sanat bilinciyle, eseri kum torbaları ile kapatıp korumayı başarabildiler. Yine de bombardıman esere ciddi hasar verdi.

 

Da Vinci her ayrıntıyı mükemmel bir şekilde çizebilmek için kendi tekniğini icat etti, taş üzerinde tempera boyalar* kullandı, neme karşı özel bir astar geliştirdi. Ancak bu tekniğin başarılı olduğu pek söylenemez. Daha 16. yüzyılın başlarında boya dökülmeye ve çürümeye başlamış, 50 yıl içerisinde ise Son Akşam Yemeğinin eski ihtişamı bir harabeyi andırmıştı. Yapılan restorasyon işlemleri ise durumu daha da kötüleştirdi. 2. Dünya Savaşı sırasında gerçekleşen bombardıman eser üzerinde ciddi hasarlar bırakmıştı.  1980 yılında başlayan yenileme işlemi tam yirmi sene sürmüştür.

 

  • Tempera Boya; boyar maddenin tutkallı suyla, genellikle de yumurta akıyla karıştırılmasıyla elde edilen bir boya türü ve bu boya kullanılarak yapılmış resim. tempera ortaçağ'da sık kullanılmış, 15. yy'dan sonra yağlıboya resmin gelişmiyle birlikte ortadan kalkmıştır.

 

Son Akşam Yemeği Orjinal Eseri Ve Diğerleri

 

Bugün son şekli ile bu eserde gölgeleri andıran figürlerden başka bir şey görülmez. Fakat buna karşılık Leonardo’nun talebelerinden Marco d’Oggione’nin (1470-1549), 1510 yıllarında, aslının bütün parlaklığı içinde bulunduğu sıralarda yapmış olduğu kopyalar vardır. Paris’te Louvre müzesinde bulunan kopya ile Londra’da Güzel Sanatlar Okulu’ndaki kopyanın bu ressama ait olduğu tahmin edilmektedir.

 

Bu meşhur eserin konusunu Leonardo’dan önce, Rönesans resminin öncüsü Giotto di Bondone (1266-1337), Floransalı ressam Andrea del Castagno (1423-1457)  ve yine Floransalı ressam Domenico Ghirlandaio (1499-1494) da işlemişlerdi. Bu üç ressamın üçü de ayrı ayrı birer değer olmakla beraber, eserlerinin karşılaştırılmasından da anlaşılacağı gibi, hiçbirinin sanat gücü, bu konunun gerektirdiği güçlükleri yenecek durumda değildir.

 

Giotto’nun vakur ve muhteşem kompozisyonu kaskatı, duygusuz gibiydi. Tek bir çizgi üzerinde dimdik, cansız gibi duran havariler, ne hareketleriyle, ne ifadeleriyle ruhlarda yankılar uyandıracak bir heyecan gösteremiyorlar, sanki her biri İsa’nın sözlerini işitmemiş gibi, kendi dünyasına dalmış görünüyorlar. Ghirlandajo’nun eserindeyse, asil bir şekilde giydirilen şahıslar biraz değişiktir, ama psikolojik birlik onun eserinde de maalesef yoktur.

 

Bu eserlerle Leonardo’nun Son Akşam Yemeği (Genacolo) kıyaslanırsa, resim sanatının elde ettiği mucizeli ilerleme derhal göze çarpar. Leonardo on beşinci yüzyılın, geleneğe dayanan resmi ile bütün bağları koparıyor, yanılmadan, şaşırmadan; mübalağaya düşmeden, bir sıçrayışta, aynı zamanda hem körü körüne bir taklitten, hem boş ve düşsü bir idealizmden uzaklaşarak psikolojik diyeceğimiz, gözleme ve yaratıcılığa dayanan bir realizme varıyor.

Leonardo’nun eserinde de kişiler Giotto ile Ghirlandajo’nun eserlerinde olduğu gibi, seyirciye karşı, aynı yatay çizgi üzerindedir. Böyle olmakla, aynı planda kalmakla beraber, Leonardo büyük bir yaratıcılık göstermiştir.

 

 

Gelelim Son Akşam Yemeği Hikayesine……

 

Son Akşam Yemeği’nin konusu İncil’dendir. İncil’de şöyle der: ‘’Hamursuzun birinci gününde havariler sofranın nerede hazırlanacağını sordular. (Hamursuz: Yahudilerin 7 Nisan ile 13 Nisan tarihlerinde mayasız ekmek yediği bir ibadettir. 14 Nisan akşamı ise bir kuzu kesilir ve bu kuzu sabah şafak vakti yenir).” İsa yemekteyken şöyle der; ‘’Size derim ki, içinizden biri beni ele verecek.’’ Çok üzülen havariler telaşlanarak ‘’Ben miyim?’’ diye sormaya başlarlar. İsa şöyle cevap verir; ‘’Benimle birlikte sahana ekmek banan biri, bana ihanet edecek. Tanrı’nın oğlu alnına yazıldığı için gidiyor, ama Tanrı’nın Oğlu’na ihanet edenin başına gelecekleri düşünün! Hiç doğmasaydı onun için daha iyi olurdu.’’ İşte o zaman Yahuda İskariot ‘’Ben miyim ?’’ dediğinde İsa, ‘’Ağzınla söyledin’’ der. Devamında İsa onlara yemek yiyecekleri evi gösterir ve akşam olduğunda hepsi evde toplanır. Bu sırada on iki havariden biri olan Yahuda İskariot İsa’yı öldürmek isteyen başrahiplere, otuz gümüş karşılığında Hz.İsa’yı ele vereceğine dair söz vermiştir. Bu yüzden de uygun bir fırsat kollamıştır.

 

Devam edelim… Resimde Mesih ve  On İki Havarisi vardır. Havarilerinden biri ona ihanet edilmek üzere olunduğunu kulağına fısıldamaktadır. Da Vinci’nin bu eseri bitirmesi üç yıl alır ve son yemekte yaşanan dramı olağanüstü bir şekilde yakalar. Gökyüzünde bir yerdeymiş izlenimi veren salon ve yemekte hazır bulananların ifadeleri, duruşları sanki yaşanılacak olanları sezinletmektedir. Bu arada bilindiği üzere, Da Vinci kutsal mekânlar için birçok eser tasarlamıştır, Milano Katedrali için bir kubbe tasarımı öne çıkanlardan biridir.

 

Son Akşam Yemeği tablosu İsa’nın yakalanıp çarmıha gerilmeden önceki son akşam yemeği olarak bilinmektedir. Ancak etrafına toplanan havarilerin pozisyonları ve vücut dilleri durumun bu kadar basit olmadığını bize göstermekte.  Havarilerin ona ihanet edeceği ya da diğer bir deyişle onu yalnız bırakacağı sezilmektedir. Masada yiyecek olarak şarap ve ekmeğin bulunması da bunun yeniden doğuşla sonuçlanacağını simgelemektedir.

 

Eseri incelediğimizde uzun bir yemek masasının önünde, 12 Havariyi İsa’nın sağında ve solunda üçer kişilik kümeler halinde görüyoruz. Mesih: “Hakikatte size derim ki sizden biri beni ele verecektir” demiş ve bu söz havarilerin üzerinde derin bir tesir uyandırmıştır. Bu tesirin yankıları soldan sağa doğru kopan hareketlerde, çehrelerin aldığı değişik ifadelerde görülüyor. Her havari mizacına göre başka bir tavır takınmıştır. Biri “Ey Mesih o hain ben miyim?” der gibi, ellerini göğsünde birleştirmiş, bir başkası iyi işitip işitmediğini sormak için yanındakine eğiliyor, bazıları İsa’nın sözünü birbirine şüphe ve korku ile tekrarlayıp duruyorlar. Nihayet Yahuda, Ressam Giotto’nun çelimsiz, küçük Yahudisi gibi acınacak bir halde süklüm püklüm uzaklaşacağı yerde, masanın etrafında oturanlara derin bir nazar fırlatıyor, İsa’nın ağzından çıkan sözün anlaşılıp anlaşılmadığını, kendisi için tehlike olup olmadığını anlamaya çalışıyor. Bir yıldırım gibi sofraya düşen söz, bazı çehrelerde isyana, bazı çehrelerde tevekküle ve hüzne, bazılarındaysa şüphe ve korkuya dönüvermiştir. Eserde büyük bir değişiklik içinde bir organik birlik göze çarpmaktadır. Özetle muhteşem bir karakter tahlili.

 

 

Son Akşam Yemeğindeki Teknikler

 

Eşzamanlı faaliyet anlatımında Leonardo’nun Son Akşam Yemeği başyapıtıyla doruğa ulaşmıştır. Hareketin bu kadar mükemmel bir şekilde anlatılması sadece doğanın gözlemlenmesi ile yapılacak bir iş değildi, kuşkusuz matematik ve fizik bilgisi de bir o kadar gerekliydi. Son Akşam Yemeği eserinde deha, seyircinin gözünde imiş gibi nesneleri orantılı olarak daha küçük göründükleri doğrusal perspektif kurallarına başvurmuştur, dikkatlice bakıldığında uzaktaki nesnelerin giderek etkilerini kaybederek birbirlerine karıştıkları ve giderek gri ton aldıkları kolayca fark ediliyor.

 

 

Son Akşam Yemeğinin Sırrı

 

Leonardo, İsa’nın dudakları arasından düşen sözün, değişik yaratılışta olan Havarilerin ruhlarında uyandırdığı değişik tepkileri, çehre ifadeleri ve beden hareketleriyle göstermek, sonra her Havariyi, karakterine uygun gelen en güzel biçim içinde yaşatmak istiyordu. Nitekim da Vinci’nin defterlerinde genel olarak “On Painting” başlığı altında bulunan yazılarının bir koleksiyonu olan Trattato della Pittura’da: “Resimde figürler o suretle vücuda getirilmiş olmalıdır ki onların duruşlarından ne düşündüklerini ve ne hissettiklerini kolaylıkla anlamak mümkün olsun” sözü Son Akşam Yemeği’ne hâkim olan kompozisyon anlayışını kesinlikle özetler.

 

Burada bir diğer önemli nokta, Son akşam yemeğinin sırrı denilince ilk akla gelen, kişilerin yüzlerindeki ifadelerin ve özellikle ellerinin, vücut dillerinin ne anlam ifade ettiğidir. Leonardo’nun bu eserinde İsa ortada görülmektedir. Öne doğru eğilen başıyla, yemek masasının üzerine düşen ümitsiz elleriyle derin bir hüzün içindedir. İsa’nın başı tam arkadaki tabiatüstü bir manzaraya açılan büyük pencerenin içine düşmektedir. Böylece Leonardo hem peygamberlerin ve azizlerin başlarına konulması âdet olan o ışıklı çemberden kurtulmuş, hem başı aydınlıktan bir çerçeve içine almakla, Mesih’e yaraşan seçkin yeri vermiştir.

 

İsa’nın bize göre solundaki Mecdelli Meryem olduğu iddia edilen fakat aslında Genç Yuhanna olan kadının yas tutar halini gözlemleyebiliriz. Yuhanna’nın bize göre solunda bulunan ve diğer havarilere göre daha yaşlı resmedilen Aziz Petrus, son akşam yemeğinden kısa bir süre sonra İsa’yı yakalamaya gelen Romalı askerlerden birinin kulağını keseceği bıçağı arkasında tutuyor. Petrus ayrıca İsa’nın baş havarisi ve ilk Papa’dır. Onların önünde, yüzünü sadece yandan görebildiğimiz sakallı figür ise hain Yahuda İskariot (Judas). İsa’yı ele veren o olduğu için elinde bir gümüş kesesi tutuyor.

 

Floransalı ressam Ghirlandajo, Yahuda’yı bir vebalı gibi, ihaneti herkes tarafından biliniyormuşçasına Havarilerden ayırmış, sofranın karşı tarafına oturtmuştu. Oysa Leonardo hayret veren bir cesaretle Yahuda’yı Yohanna’nın yanına koyuyor. Onun, hain olduğunu Ghirlandajo eserinde olduğu gibi tek başına bırakılışından değil, gölge içine atılan başından anlıyoruz. Yahuda’nın ışıktan uzaklaşması yapma bir buluşun değil, çok tabii bir davranışın, havari Petrus’un şiddeti karşısında bir irkilişin sonucudur bu. Leonardo, İsa’nın kutsallığını bulandırmamak için Yahuda’nın iğrençliğini gölgeyle boğarken, çok tabii bir tepkiyi hazırlamasını bilmiştir. Böylece, aydınlığın çerçevelediği İsa’nın başıyla gölgenin kapladığı hainin başı hem dramatik bakımdan, hem plastik bakımdan mükemmel bir denge sağlamıştır.

 

Thomas işaret parmağını havaya kaldırmış olarak durmaktadır. Bazıları bu hareketin bu kadar kuvvetli bir şekilde tasvir edilmiş olmasının bir anlamı olduğunu düşünmüşlerdir. Acaba bir gün kaldığını mı anlatmaya çalışmaktadır? Bunun da İsa’nın kendi başına gelecekleri önceden bildiği ile ilgili güçlü şüpheler uyandırmaktadır. Hemen onun önündeki havarinin eli teselli etmek için İsa’nın omzuna doğru uzanmaktadır. Elbette İsa’nın vakur hali dikkat çekicidir.

 

Leonardo Da Vinci son akşam yemeği adlı eserinde Hz.İsa’nın havarilerini 3erli 4 grup halinde betimlemiştir. Buradaki grup; soldan sağa doğru Bartolomeus, Küçük Yakup ve Andreas’tır. İsa’nın hemen sağındaki grup soldan sağa: Tomas, Büyük Yakup ve Filipus. Tomas’ın eli muhtemelen İsa’nın göğe yükselişi olayına bir göndermedir. Büyük Yakup ise İsa’nın gece olmadan kendisine ihanet edileceği açıklamasına inanmaz bir şekilde kollarını açmıştır. Leonardo sanki burada, İncil’de geçen(Matta 26:22) ”Ya Rab, beni demek istemedin ya?” diye sordukları anı yakalamıştır. Filipus’un İsa’ya dikkat kesilmiş bir halde ayakta duruşu ise onu İsa’nın en solundaki havari grubundan ayırmaktadır. Soldan sağa doğru; Matta, Yahuda ve Simon. Matta İsa’nın sözlerine hayret ettiğini ve inanmak istemediğini elleriyle onu göstererek Simon’a anlatır. Yahuda da aynı düşüncededir. Leonardo Da Vinci bu tabloda mimikleriyle, yüz ifadeleriyle konuşan, bağıran, birbirine heyecanla bir şeyler anlatan bu insanların atmosferini izleyiciye fevkalade başarılı bir şekilde yansıtmıştır. Simon figürü ise masanın diğer ucunda oturan Bartolomeus gibi profilden çizilmiş ve onunla simetri oluşturmuştur.

 

 

Son Akşam Yemeği’ni Bu Kadar Ünlü Yapan Nedir?

 

Bazılarımızın aklına, peki Son Akşam Yemeği neden bu kadar ünlü diye bir soru gelebilir. Son Akşam Yemeği’nde dekoratif basit bir rol alan, dramatik havayı bulandıran tek bir şahıs gösterilemez. Ne kadar insan varsa o kadar tragedya yaşanmaktadır ederde. Birbiriyle çarpışan, birbirini şiddetlendiren duygular kolektif bir heyecan yaratmaktadır. Kompozisyonun organik bir bütün olduğunu, Son Akşam Yemeği kadar gösteren bir başka sanat eseri pek az gösterilebilir. Eserin eskiz çizimlerine, taslak çalışmalarına baktığımızda bunu sağlamak için Da Vinci’nin neler yaptığına da şahit oluruz.

 

Bu eseri bu kadar çarpıcı kılan şey, izleyiciyi dramatik sahnenin içine davet eden bir perspektifinden resmedilmiş oluşudur. Da Vinci bu illüzyonu yakalayabilmek için önce duvara bir çivi çaktı, daha sonra resmin açılarını yaratmada ona yardımcı olan işaretleri belirlemek için de çiviye ip bağladı. 1652 yılında duvara resmi tutacak bir kapı eklendi. Bu inşa ile İsa’nın ayak kısmına denk gelen resmin alt kısmı kayba uğradı. Havarilerin her birinin görüntüsünün gerçek yaşam modellerine dayandığı söylenir. Sıra hain Yahuda’ya bir yüz aramaya gelince (soldan beşinci, içi gümüş dolu kese tutan), da Vinci en alçak görünümü bulmak için Milano hapishanelerini gezdi. Yahuda’nın önüne dökülen tuzun ihaneti temsil ettiğini ya da ihanet etmek için seçilmiş olmasındaki kötü şansın bir işareti olarak görüldüğü söylenir. Aynı şekilde, sunulan balıkla ilgili de farklı yorumlamalar vardır. Resimdeki bir yılan balığı ise bu, öğretiye yani İsa’ya olan bağlılığı temsil eder. Ancak, balığın cinsi ringa ise, bu yiyecek dini inkâr eden bir inançsızı simgeliyor olabilir. Tapınak Şövalyelerinin Gizli Tarihi adlı kitapta, Lynn Picknett ve Clive Prince, İsa’nın solundakinin John değil, Mary Magdalene olduğunu ve Son Akşam Yemeği’nin, Roma Katolik Kilisesince İsa’nın gerçek kimliğinin saklandığının önemli bir kanıtı olduğunu öne sürer.

 

Müzisyenler Son Akşam Yemeğinde saklanan asıl mesajın tabloya eşlik eden bir beste olduğunu iddia etmişlerdir. 2007 yılında, İtalyan müzisyen Giovanni Maria Pala, da Vinci’nin tablosunda belirgin kompozisyon içinde kodlanmış notalar olduğunu ileri sürerek bu notaları kullanıp 40 saniyelik kasvetli bir şarkı ortaya çıkardı. Üç yıl sonra, Vatikanlı araştırmacı Sabrina Sforza Galitzia tablonun matematiksel ve astrolojik işaretlerini, da Vinci’nin dünyanın sonu ile ilgili bir mesaj verdiğine yordu. Galitza, Son Akşam Yemeğinin, dünyayı silip süpürecek bir sel felaketinin 21 Mart 4006’da başlayıp 1 Kasım 4006’da kıyametin kopmasıyla sona ereceğini işaret ettiğini öne sürer.

 

Sadece Da Vinci Şifresi’ne ilham kaynağı olmadı elbet. Da Vinci’nin Yahuda için yüzyıllardır uygun bir model aradığı hikâyesi, resmin herkesçe bilinen mitolojik bir yanıdır. Da Vinci, o modeli bulur bulmaz onun bir zamanlar kendisine İsa figürü için modellik yapan aynı adam olduğunu hemen fark etti. Üzücü olan, yıllarca süren zor yaşam ve günah onun bir zamanlar var olan melek yüzünü mahvetmiş olmasıydı. Bu, etkileyici bir hikâye olduğu kadar aynı zamanda tamamıyla da yanlış bir hikâyedir. Bu hikâyenin doğru olmadığını nereden biliyoruz? Birincisi, da Vinci’nin ertelemeci huyundan dolayı Son Akşam Yemeği resmini tamamlamasının yaklaşık üç yılını aldığına inanılır. İkincisi, kendini fiziksel olarak gösteren ruhsal çöküş hikâyeleri varlığını uzun süre sürdürmüştür. Bu süreçte birisi, benzer bir hikâye ile Son Akşam Yemeğine ahlaki bir mesaj yüklerken bu mesaja tarihi bir tutarlılık da ekleme çabasına girmiş olabilir.

 

Güzel sanatlar ve popüler kültür, taklit ve parodilerle Son Akşam Yemeği’nin çok ekmeğini yemiştir. Buna; 16. yüzyıl yağlı boya reprodüksiyonundan, Salvador Dali, Andy Warhol, Susan Dorothea White ve eserinde çikolata şurubu kullanan Vik Muniz’e kadar birçok örnek verilebilir. Son Akşam Yemeği’nin farklı sunumu Mel Brooks’un Dünya Tarihi, Bölüm 1 komedisinde, Paul Thomas Anderson’un Gizli Kusur adlı kara filminde ve Luis Bunuel’in Vatikan tarafından “dine küfür” olarak yorumlanan filmi Viridiana’da görülebilir. Da Vinci Şifresi ve Futurama’da ise olay örgüsünü oluşturmaktadır.

 

Bitirirken önemli bir hatırlatma yapalım.. Son Akşam Yemeği, İtalya’da görülmesi mutlaka gerekenlerden bir eser olmasına rağmen, bulunduğu manastır büyük kalabalıklar için inşa edilmemişti. Resmin, yalnızca 20-25 kişilik gruplar halinde 15 dakika ziyaret edilmesine izin veriliyor. Eseri görmek için en az iki ay öncesinden bilet alınması ziyaretçilere önerilir. Ayrıca uygun kıyafetler giydiğinize emin olun; aksi takdirde manastırın kapısından geri çevrilme ihtimaliniz de oldukça fazla…

SANTA MARIA DELLE GRAZIE KİLİSESİ
KİLİSE BOMBARDIMANDAN SONRA
ESERİN BULUNDUĞU KİLİSE YEMEKHANESİ (BUGÜN)
SAVAŞTAN SONRA AYNI YEMEKHANE
YEMEKHANE 1931
SON AKŞAM YEMEĞİ
DA VINCI'NIN ÜNLÜ TRATTOTOSU
YAKIN PLAN
BİR BAŞKA YAKIN PLAN
SON AKŞAM YEMEĞİ ESKİZ
İSA ESKİZ
FİLİPUS ESKİZ
OTURMA PLANI ESKİZİ
ZİYARET
ESERDEN DETAY1
ESERDEN DETAY 2
  • YORUMLAR (0)
  • YORUM YAP
    • İlk yorumu sen yap.
  • Ad Soyad E-mail Adres Yorum