SİTEDE ARA

BİR GARİP DEHA......PARACELSUS 2
25 Nisan 2021

1525 yılına geldiğimizde Paracelsus’u artık ünlü bir hekim olarak görüyoruz. Basel kent konseyi kendisini kent hekimliği makamına getirmiştir. O yıllarda Avrupa, Napoli Seferi’nden sonra patlak veren, daha önce tarihte eşi benzeri görülmemiş bir frengi salgınıyla mücadele ediyordu. Bu konuyu Paracelsus ve Modern Tıp başlıklı bir başka yazımızda irdeleyeceğimizden ve bu yazıda bu ünlü hekim/kimyagerin fiziksel ve ruhsal yaşamına değinmeyi hedeflediğimizden şimdilik geçiyoruz. Devam edelim.. O yine rahat durmadı, hareketleri, sözleri, tavırları üniversitenin ve saygın kesimin tepkisini çok geçmeden çekecekti. Seçkin talebelere, seyis ve bulaşıkçıların diliyle yani "Almanca" ders anlatarak üniversitede skandala neden oldu. Sokaklarda geleneksel seçkin cübbesi yerine amele yeleğiyle dolaşıyor oluşu ve o çağda meslekdaşlarına saçma gelen, anlaşılmaz tıbbi tezleri meslektaşları arasında nefret uyandırmıştı. “Azgın boğa”, “Einsiedeln’in huysuz eşeği” Paracelsus’un akademik dünyadaki lakaplarıydı artık. Ancak gün gelecek ve O, terbiyeden uzak, ağıza alınamayacak hakaretlerle hepsinin acısını çıkaracaktır.

 

Yakın dostu, sırdaşı ve nadir dostlarından olan öğrencisi İsviçreli hümanist yazıcı -humanist printer- Johannes Oporinus’un (1507-1568)  alçakça ihaneti kendisi için büyük yıkım, darbe olacaktır. Gizli kalması gereken tüm özel sırları Basel’in dilindeydi artık. Oporinus sonradan pişman olsa da çok geçti, artık düşmanlarının, kendisinden nefret edenlerin ellerinde büyük kozlar vardı ve bunu acımasızca kullanacaklardı. Peki tüm bunlar bu olağanüstü bilim adamına geri adım attıracak mıdır? Ne gezer? Hiçbir şey Paracelsus’un küstah ve yaygaracı davranışlarını değiştiremedi, aksine uğradığı bu büyük “ihanet” onun bu halini daha da şiddetlendirdi. Çok geçmeden kendisini yine yollarda, seyahatlerde görüyoruz. Yokluklar içinde ve sık sık da dilenecek kadar düştüğü seyahatlerdir bunlar.

 

Otuz sekizine geldiğinde yazdığı yazılarda bu kez tıbbi incelemelerinin yanı sıra felsefi incelemeler de görüyoruz. Gerçi bizce dehanın ruhsal fenomenini pek karşılamıyor bu “felsefi ”sözcüğü. Bizce “Gnostik” - sezgi ve tefekkür yokuyla edinilen bilgi - demek daha iyi oluyor gibi. Bildiğiniz üzere, bu belirgin psişik/ruhsal değişim genellikle yaşamda yolun yarısının aşılmasıyla meydana gelir ve psişik akımın tersine dönmesi olarak tarif edilir. Güçlü zihinlerde kendini, örneğin İngiliz fizikçi, astronom, matematikçi, filozof Isaac Newton (1643-1727), İsviçreli filozof, din bilimci Emanuel Swedenborg (1688-1772) ve Alman filozof, filolog Friedrich Nietzsche’nin (1844-1900) durumlarında olduğu gibi, zekânın bir tür kurgusal ya da sezgisel ruhaniyete dönüşmesiyle dışa vurur. Paracelsus’un durumunda karşıtlar arasındaki gerilim yeterince dikkat çekici olmakla beraber o kadar da belirgin değildir.

 

Paracelsus zamanının tedavi şekline, otoritelerin tıbbi kuramlarına karşı çıkmış ve bunun sonucunda biraz da çılgın tavırlarıyla, bir tür sembole dönüşmüştür. Çılgınlıkları o zamanki geleneksel tıbbın eskidiği ve artık yenilenmesi gerektiği şeklindeki tepkisinin bir göstergesidir. Akademik olan her şeye meydan okumuştur. Zamanındaki tıp uygulamalarına hayatı boyunca karşı çıkmış ve mücadele vermiştir. Aklı sürekli çalışan, kuramlar üreten biridir. Onun, geçmişle olan savaşının en somut şekli, öğrencilerin yaktığı geleneksel ateşte herkesi gözü önünde İbn-i Sina, Hipokrates ve Claudius Galenus gibi otoritelerin kitaplarını yakmasıdır. Böylece, Orta Çağ'da dogmatik hale gelen Bergamalı Galenus, Fars diplomat ve polimerik erken tıbbın babası İbn-i Sina (Batıda Avicenna olarak tanınır) gibi yeni gelişmelerin önündeki engeller olarak gördüğü hekimlerin kimliklerinde, eski tıbba son verdiğini sembolize ediyordu.

 

Bu Almanca konuşan bilim insanına sadece doktor ve kimyager demek haksızlık olur. Bilimsel yaşamını inceleyen ileriki yazılarda da anlatacağımız üzere Paracelsus, bu özelliklerin yanı sıra bir fizikçi, simyacı, Alman Rönesansı’nın değerli bir filozofu ve de dini eğitim almamasına karşın ileri derecede bir din adamıdır. (Lay theologian)

 

Bu dâhinin hayatı hakkında anlatacaklarımız şimdilik bu kadar. Tıptaki öncülüğü ve de başarılarına başka bir yazımızda değineceğimizi belirtmiştik. Pek çok değeri yok sayan Paracelsus’u anlatan, bence en değerli dizeler Alman bilge, hekim, hukuk bilimci, asker, ilahiyatçı, okült yazar Heinrich Cornelius Agrippa von Nettesheim’in (1486-1535),  1527‘de kaleme aldığı “De incertitudine etvanitate scientiarum” eserindeki şu satırlardır:

 

Nullis his parcet Agrippa,

Contemnit, scit, nescit, flet, ridet,

İruscitur, insuctatur,carpit omnia,

İpse philosophus, daemon, heros, deus et omnia…

 

“Agrippa kimseyi bağışlamaz,

Bir filozof, şeytan, kahraman, tanrı ve her şey olarak;

Küçümser, bilir, bilmez, ağlar, güler,

Öfkeli konuşur, küfreder, her şeye dırdırlanır..”

 

Protestanlığı çok gerilerde bırakarak, 19. yüzyılı çok önceden yaşayan zamanın patlayıcı, devrimci ve fütüristik ruhunu, merkeze kendisini koyarak anlatmıştır bu dizelerde Agrippa. Ancak bu satırlarda Paracelsus’u bulmak için fazla zorlanmayacağımızdan da eminim…

 

SON

EMANUEL SWEDENBORG...
İSVİÇRE ALPLERİ...
JOHANNES OPORINUS...
BERGAMALI GALEN...
İBN-İ SİNA...
HIPOKRATES..
ISAAC NEWTON...
NIETZSCHE...
HENRICUS CORNELIUS AGRIPPA...
PARACELSUS...
ADINA...
KİTABI...
  • YORUMLAR (0)
  • YORUM YAP
    • İlk yorumu sen yap.
  • Ad Soyad E-mail Adres Yorum