SİTEDE ARA

HYPATIA...
25 Ocak 2018

Beyaz tenli, genç ve güzel kadın evinin terasından önünde tüm haşmetiyle uzanan Büyük İskender’in kurduğu muhteşem İskenderiye’yi seyrediyordu. Bahar yerini yavaş da olsa sıcak yaz günlerine bırakıyordu artık. Terasının hemen önündeki ağaca konan iki saka kuşunun cıvıltılarını dinledi sessizce. Evinin önünden geçenler fark ettirmeden terastaki bu güzel kadına bakmaktan ala koyamıyorlardı kendilerini. İri siyah gözlerini şehrin yamacındaki suni bir tepe üzerindeki 100 basamakla çıkılan aynı zamanda bir tıp eğitimi ve tedavi merkezi olan ve pek çok yapıdan meydana gelen Serapis tapınağına çevirdi. Kendisinin de bu tapınağın inşasına tüm İskenderiye’de yaşayanlar gibi karşı çıktığı günleri geçirdi aklından. Ancak ne yaptılarsa Büyük İskender’in generali olan ve onun ölümünün ardından Mısır’a gelip kendini firavun ilan eden I. Ptolemaios Soter (MÖ.367-MÖ.283), bu Tanrı kültünü zorla da olsa buraya yerleştirmişti. Firavun bunun gerçekleşmesini rüyasında Tanrı Osiris (Geb ve Nut'un oğlu yeraltı dünyasının hâkimi, ölümsüz yaşam için diriliş tanrısı, kardeşi Set'in tam zıddı olarak iyilik tanrısı, kural koyucu, koruyucu, ölülerin yargıcı) tarafından kendisinden istendiğini belirtmiş ve böylece tartışmalara zorla da olsa son vermişti. Bunun üzerine şehirde bu muazzam tapınak yaptırılmıştı. Tapınağın hemen yanı başında da Büyük İskenderiye Kütüphanesi yer almaktaydı. (Tapınak ve Kütüphane M.S. 390’da Hıristiyanlar tarafından yıkılacaktır). Hepimizin çok yakından tanıdığı Yunanlı matematikçi Öklid (Euclid MÖ.330-MÖ.275) bu merkezde yaşamıştır. İskenderiye Kütüphanesi, felsefe okulu, müzesi ve bunlardan daha da önemlisi “eklektik”  (seçmecilik yanlısı, seçmeci) olarak adlandırdığımız geniş bir bakış açısına sahip öğretisi ile ünlüydü.

 

Genç kadın mutlu bir şekilde içeri girdi ve az sonra başına geleceklerden habersiz hizmetçisinin önceden getirip yatağının üzerine muntazam bir şekilde bıraktığı elbisesini giymeye başladı. Oysa kader bu İskenderiyeli filozof, matematikçi ve astronom Hypatia’ya çok acı ve sonu ölümüyle bitecek kötü bir sürpriz hazırlamıştı.

 

İskenderiye piskoposunun yerini almak için başpiskopos Timotheus ile rekabet halinde olan piskopos Cyril’in (MÖ.376-MÖ.444 - İskenderiyeli Cyril yaklaşık 412 ile 444 yılları arasında İskenderiye Patriği Roma İmparatorluğu'nun İskenderiye'de gücü ve etkisinin en yüksek olduğu zaman göreve gelmiştir) bu kadının şehir halkı ve bilim çevresi üzerindeki etkisinden ve liderlik özelliğinden hiç hoşlanmadığını kaynaklardan öğreniyoruz. Kiril kendini beğenmiş, dini istediği gibi saptıran ancak etkin konuşma biçimi ile halkı etkileyebilen biriydi. Asıl amacı din yaymaktan öte siyasi gücü ele geçirmekti. Piskoposun şehirde rakibi sayılabilecek vali Orestes de, Hypatia’nın dinleyicileri arasındaydı. Piskopos Cyril, Hypatia’nın sonunu hazırlarken bir yandan da cemaatini Hypatia’nın değersiz olduğuna inandırmaya çalışıyordu. İncil’den yaptığı alıntılardan ilham alıyordu Kadın sessizliği ve uysallığı öğrenmelidir. Kadının ne ders vermesine ne de erkeğin üzerinde yetki sahibi olmasına izin vermeyeceğim. Suskun olacak ve sessiz kalacaktır. Çünkü önce Âdem, sonra Havva yaratılmıştır”. Cyril Hypatia’nın ölümünü doğrudan emretti ve halkı bunun için teşvik etti. Halkı kışkırtmıştı, artık dinsel safsatalarla kandırılmış yobazlar için  Hypatia “dinsiz” ve “şeytan” olarak nitelendiriliyordu.

 

İşte piskoposun iftiralarına inanan siyah kukuletalı yaklaşık 500 kadar kalabalık bir yobaz grup, Hypatia evden çıkıp arabasına binerken genç kadını yakaladılar. Saçlarından sürükleyerek kiliseye götürdüler, orada genç kadını çırılçıplak soyup en acı şekilde nasıl öldüreceklerini tartıştılar.  Bazıları “taşlayarak öldürelim”, derken diğerleri de “Derisini yüzelim” diye bağırıyorlardı. Gözü dönmüş bazı yobazlar bununla da yetinmeyerek canlı canlı onu yakmaktan bahsediyorlardı. Karar veremediler, ancak sırayla hepsini yaptılar. Hypatia işte böyle bağnaz, sığ düşüncelerden dolayı acımasızca, canice yok edildi. Sonra bu güruh yaptıklarının dehşetine kapılarak onu kilisenin içinde ateşe verdi. Olay şehirde büyük yankı buldu. Halkın önemli bir bölümü ayaklandı, hatta canilerden bazıları yakalanıp linç edildiler. Ama herşey için artık çok geçti. Tarihin en önemli aydın bilim kadınlarından biri artık yoktu. Bugün bile kadının hem toplumdaki, hem bilim alanındaki yeri tartışılırken, 1600 sene önce yaşamış İskenderiyeli Hypatia (MS.370-415), felsefe ve bilim alanında önemli katkılarda bulunmuş ancak dönemin gerici zihniyeti tarafından, onun “inanmadan önce sorgulama ve bildiklerinin arkasında durma” olarak belirteceğimiz düşünce tarzı sebebiyle yok edilmiştir. Bu cinayet sadece aydın bir kadının değil,  bilim dünyasının katliydi ve tarih boyunca da başka örnekleri yaşanacaktı. Ünlü matematikçi Hardy’nin söylediği gibi, “Yunan Okulu Hypatia’nın ölümü ile sona erdi”. Bundan sonra skolostik düşünce egemenliğini 1500 yıl sürdürecek ve bilimsel yönüyle karanlık çağa girecekti.

 

Hypatia’nın öğreniminin temelleri, filozof olan babası Theon ( İskenderiye, Mısır'da yaşamış Yunan bilgin ve matematikçidir. Öklid'in elementleri ve Klaudyos Batlamyus’un el  çizelgeleri ile ilgili çeşitli yorumlar yazdığı gibi üzerlerinde eklemeler ve düzeltmeler de yapmıştır) ile atılmaya başlandı. İlk eğitimlerini aldığı babası, Hypatia’nın dogma düşüncelere saplanmasına izin vermedi. Kendine saygısı olan bir kimse tarafından son gerçek olarak; düşünmeden hiçbir bilginin kabul edilmemesi gerektiğini, düşünme hakkının hep kullanılmasını, yanlış düşünmenin hiç düşünmemekten daha yararlı olduğunu öğretti kızına.  Babası, eserlerinde de bahsettiği üzere kızıyla hep gurur duymuştur. Hypatia, Atina’da eğitimini tamamladıktan sonra İskenderiye’ye döndü ve buradaki okulun başına geçti. Platon’un fikirlerini benimsedi. Hatta Platon, Aristo ve Suda gibi filozoflar hakkında İskenderiye’de halka açık dersler verdi. Zamanla Hypatia okulda çok sevilen bir öğretmen durumuna geldi. Tarihçi Sokrat’a göre onun sınıfı, evi öğrencilerle, çağın bilgin ve düşünürleriyle dolup taşıyor, Avrupa, Asya ve Afrika’dan akın akın öğrenciler sırf onun derslerini dinleyebilmek için İskenderiye’ye geliyorlardı. Bu sınıfta, daha sonra İskenderiye valisi olacak Orestes ve Ptolemais’in piskoposu olacak Synesius da vardı. Sonradan büyük bir filozof olan Synesius ona hayranlığını ve ilmine duyduğu takdirlerini içeren pek çok mektup yazdı. Synesios’un Hypatia’ya yazdığı mektuplar, felsefe tarihi kitaplarında günümüze kadar gelmiştir. Herkesin ilgi odağıydı bu güzel kadın. Onu aşık olan onlarca kişi vardı ama O kibarca “Ben gerçekle evliyim” diyerek kendisine yapılan tüm teklifleri geri çevirirdi.

 

İskenderiye eklektik okulunda yeni Plâtoncu geleneği hâkimdi. Bu okul, hangi inanca, felsefi tarza sahip olursa olsun herkese açıktı. Farklılıkları bir çatışma unsuru olarak algılamayı değil, çeşitli görünümlerde olan temellerini aldıkları tek ve aynı kaynağa yönelterek, insanlık tarihinin belleğindeki kadim bilgiyi inisiyelerden (Sözlük anlamı olarak baktığımızda; inisiyasyon latince kökenlidir. Spiritüel açılımı "bireyin, spiritüel gelişimi için, spiritüel etkiyi alıp aktarabilen bir üstadın kontrolü altında, bir disiplin içinde, sınavlara ve uygulamalara dayalı tarzda, düzenli eğitimi" olarak açıklanabilir. İnisiyasyon bir tekâmül yoludur.) filozoflara ve topluma aktarma çabası gösteren bir felsefe okuluydu. Hypatia, sahip olduğu bilgileri cesurca ve kaygı duymadan öğrencilerine anlatmaya, aynı zamanda da döneminin önemli siyaset, bilim ve din adamlarıyla görüşmeler yapmaya devam ediyordu. Bu bilgiler görünüşte ayrı olan inançların özündeki ortak bilgiye dayanıyordu. Kendisi Roma’nın yavaş yavaş çökmeye başladığı, karmaşık bir dönemde yaşadı. Genel eğitim seviyesi çok düşüktü, bilgiye ulaşmak zahmetliydi, mesafeleri aşmak çok zordu. Kısacası tam bir ortaçağın yaşandığı dönemde, Hypatia bilime yaptığı katkılarla o döneme ışık oldu. Doğayı mantık, matematik ve deney ile açıklamaya çalıştı. Matematik ve astronomi ilgili kitaplar da yazdı. Bu eserlerinden birinin adı “Astronomik Kanun”dur. Eski olarak adlandırılan bilgileri yeniden açığa çıkarmış ve yeniden sunmuştur. Hypatia’nın bilime katkıları; gök cisimlerinin sınıflandırılmasında, hidrometre’nin bulunmasında, sıvıların yoğunluk derecesinin belirlenmesinde ve daha birçok konuda etkisi olmuştur. Eğer Hypatia ve babası Theon olmasaydı Batlamyus, Öklid ve diğer Yunanlı matematikçilerin eserleri günümüze ulaşmayacaktı. Kendisi ve babası Batlamyus’un astronomi kitaplarını düzenlediler ve yorumladılar. Ortaya çıkardıkları, canlandırdıkları bilgileri, öğrencilerine aktardılar. Yorumların bir tanesinin girişinde babasının, “Bu baskı filozof olan kızım Hypatia tarafından hazırlanmıştır yazdığını görüyoruz.

 

Bağnazlığın masum bir kurbanı; öldürülmesi ise Yunan tanrılarıyla beraber, sorgulama özgürlüğünün de ortadan kalkışın bir simgesidir, bir aydınlanma filozofudur der Voltaire Hypatia için. Hypatia diğer yandan kendisine karşıt grup içerisinde İskenderiyeli hayâsız bir öğretmen olarak kabul edilmiştir. Hypatia’yı daha sonra Ortaçağ’da ünlü usta Raphael’in en büyük eserlerinden biri olan “Atina Okulu”nda görmekteyiz. Raphael’in bu eseri Vatikan’da Papa Julius II döneminden Stanza della Segnatura’nın dört duvarından birinde yer almaktadır. Usta eserine başladığında, kendisine sorulan bir soru üzerine Hypatia’nın Atina okulunun en ünlü öğrencisi olduğunu söylemiştir. Ona hemen bu sözünü geri alması gerektiği, aksi halde eserin yok edileceği söylenir. Bunun üzerine o da eserdeki kişiyi Papa’nın yeğeni olan “Francesco Maria della Rovere” (1490-1538) olarak değiştirdiğini belirtmiştir. Ancak eserdeki kişiliklere baktığımızda Hermes, Platon, Aristo, Diyojen, Zenon, Fucino, Alkibiades arasında bu sıradan kadının bulunamayacağını anlayabiliriz. Ve Hypatia o eserde, bulunduğu yerden hala bize bakmakta ve gülümsemektedir.

 

Gelelim Serapis Tapınağı’na; burası, müze ve İskenderiye kütüphanesiyle birlikte Hıristiyanlık için önemli engellerdi. İmparator Theodisius İskenderiye piskoposundan eski dine ait her şeyin yok edilmesini istedi ve elinde bir haç ve ona eşlik eden rahiplerle tapınağa gitti. Tapınağın heykelleri parçalattı. Bu olayda pek çok tapınak görevlisinin, eğitmenin ve hekimlerin öldüğü bilinmektedir. Daha sonra aynı yere bir kilise dikilmiştir. Bu hareket İskenderiye Okulu üzerinde bir baskı kurmuş ve ayrıca fanatizmi de güçlendirmiştir. Hypatia bu baskıyla acımasız bir şekilde yok edildi ve Hypatia’nın ölümünden sonra yeni Plâtoncu okul da onunla birlikte yok oldu.

 

Hypatia, ölümünden bu yana unutulmayan bir isimdir ve adeta bir efsane haline gelmiştir. Bilim ve sanat alanında sembol olan Hypatia hakkında zaman içerisinde şiirler, romanlar, oyunlar yazılmıştır. Feminist sanata da konu olmuştur. Feminist sanatçı Judy Chicago, 1979’da San Francisco modern sanat müzesinde açtığı sergide Hypatia’yı o şiirlerde güzelliği ile değil de tüm görkemiyle ünlü ve yetenekli kadınlarla birlikte göz kamaştıran bir akşam yemeğinde sunar.

 

“Bütün dogmatik dinler yanlışlarla doludur ve kendine saygısı olan bir kimse tarafından son gerçek olarak kabul edilmemelidir. Düşünme hakkını hep kullanmalısın, çünkü yanlış düşünmek hiç düşünmemekten yeğdir.”

 

“Masallar masal diye, efsaneler efsane diye anlatılmalıdır. Boş inançları gerçek diye öğretmekten daha korkunç bir şey olamaz. Çocuk aklı bunları kabul eder ve çocuk yanlış şeylere inanır. Bu yanlış inançlardan arınmak çok zor olur, uzun yıllar alır. İnsanlar boş inançlara bir gerçekmiş gibi inanıp uğruna dövüşürler. Hatta boş inançlar uğruna daha fazla dövüşürler çünkü boş inanç öylesine elle tutulmazdır ki çürütülmesi neredeyse olanaksızdır.”

 

HYPATIA

HYPATIA
A
B
C
D
İSKENDERİYE KÜTÜPHANESİ
SERAPİS TAPINAĞI
LOUIS FIGUER.. ÖLDÜRÜLMEYE GÖTÜRÜLÜRKEN
ATİNA OKULU
İSKENDERİYE KÜTÜPHANESİ'NİN İÇİ
PİSKOPOS CYRIL
PTOLEMAIOS SOTER
HYPATIA ATİNA OKULU'NDA
  • YORUMLAR (0)
  • YORUM YAP
    • İlk yorumu sen yap.
  • Ad Soyad E-mail Adres Yorum