SİTEDE ARA

FATİH SULTAN MEHMED'İN GÜZERGAHI..
12 Şubat 2018

FATİH ORDUSU İLE HANGİ YOLU TAKİP EDEREK CONSTANTINOPOLİS (İSTANBUL) ÖNLERİNE GELDİ?

 

Neden bilmiyorum ancak hep böyle kıyıda, köşede gelmiş konular aklımı kurcalıyor. Herhalde ayrıntıcı bir yapımız var. İstanbul alınmış, bitmiş, üzerinden 565 sene geçmiş, senin nene bu konularla uğraşmak diyebilirsiniz. Ama dedim ya meraklıyım, kurcalamayı severim hem de aklıma bir soru takılmışsa imkânı yok onu çözmeden rahat edemem. Yani sizce de 100.000 (?) kişilik bir ordunun ta Edirne’den kalkıp İstanbul önlerine hangi güzergâhtan geldiği konusu önemli değil mi? Ah bu merak, bilme, öğrenme tutkusu. Oturdum araştırdım, bir takım ilginç cevaplara ulaştım. Bir göz atın bence, belki sizin de ilginizi çekebilir..

 

Fatih Sultan Mehmed’in ordularının İstanbul’a hangi yoldan yürüdüğü hakkında vardığım sonuçlar şöyle. Feridun Dirimtekin’in İstanbul’un Fethi adlı kitabında bu güzergâh şöyle anlatılıyor. “Rumeli ordusunun önemli bölümü 12 Rebiülevvel’de -12 Mart- Edirne’den hareket etti. Ve Kırklareli, Vize, Saray, Silivri yolunu takip ederek 10 günde İstanbul önlerine geldi. (Sayfa 33)

 

İ. Hakkı Uzunçarşılı’nın Osmanlı Tarihi Cilt 1 Sayfa 468’de bu yol şöyle tarif edilmiş. “Padişah bütün hazırlıklarını tamamladıktan sonra 12 Rebiülevvel’de Edirne’den hareket etti. Keşan Mevkiinde durarak, Çanakkale’den geçecek olan Anadolu kuvvetlerini bekledi.”

Evet, görüldüğü üzere iki ünlü tarihçinin “güzergâhları” farklı. Bu kadar mı? Bitti mi? Yok devam ediyoruz.

 

Anadolu’dan gelen ordunun hangi yolu kullandığı da ortada kalmış. Feridun Dirimtekin yine sayfa 133’de şöyle yazmış. Anadolu Ordusu da, Beylerbeyi İshak ve Mahmud Paşaların komutalarında olarak Gelibolu’dan Boğazı geçerek, Keşan, Malkara, Tekirdağ güzergahını takip ederek, yolda ordunun büyük kısmı ile birleşti.” İ. Hakkı Uzunçarşılı da kitabının aynı sayfasında bu konuda şöyle yazmış. Padişah Edirne’den hareket etti. Keşan mevkiinde durarak, Çanakkale Boğazı’ndan geçecek Anadolu kuvvetlerini bekledi ve bunlarla buluştuktan sonra yürüyüşüne devam ederek, 1453 Nisan’ının beşinde İstanbul surlarının önlerine vardı.” Selahattin Tansel de Fatih Sultan Mehmed’in Siyasi ve Askeri Faaliyetleri kitabını 52. Sayfasında bu konuyu şu şekilde ele almış. “Anadolu askerleri Boğazın şark sahilinde Beykoz kasabasının üstündeki ormanlıklarda toplandılar. Fatih bunları karşıya geçirmek üzere Beykoz, Kilyos ve Fenerbahçe’de dalyanları bulunan Rallis Petropulos adındaki Rum’a emir verdi. O da iki gemisiyle askerleri ve mühimmatı karşıya geçirdi.”

 

Selahattin Tansel’in konuyla alakalı olarak verdiği bilgi öncekilerden çok farklı. Biraz daha araştırdığımızda, bu bilgiler için Tansel’in kaynak olarak Mırmıroğlu’nu gösterdiğini bulduk. Cahilliğimizden bu zatın kimliğiyle ilgili hiçbir bilgiye sahip olmadığımızdan Vladimir Mırmıroğlu kimdi tanımak istedik. Onu da bulduk. Kendisi  İstanbul Vilâyeti Umumî Meclisi'nde ve İstanbul Belediye Meclisi'nde âzâlığı, Rum Patrikhânesi'ndeki hukukî hizmetleri Patrikler ve Saint Sinot Meclisleri tarafından takdir olunarak Patrikhâne'nin en büyük sivil rütbesi olan "Hatîb-i Âzam" unvânı tevcih edilmiş bir kimseydi. Bu oldukça varlıklı insan 1966 yılında vefat etmişti. Osmanlı’yla alakalı birkaç kitabı vardı ve bunların en önemlisi Tansel’in de kendisinden yararlandığı kitabı Fatih’in Donanması ve Deniz Savaşları’ydı. Kitabı da bulduk ve 19ncu sayfada şu bilgilere rastladık.

 

Anadolu askerleri Boğazın şark sahilinde Beykoz kasabasının üstündeki ormanlıklarda toplandılar. Bizanslılar zamanında Kiklamikos Kolkos adı verilen Beykoz limanında Rallis Petropulos adında bir dalyan sahibi balıkçılıkla uğraşıyordu. Rallis’in aynı zamanda Kilyos (Kila) ve Fenerbahçe’de de (Zalistra) dalyanları vardı. Fatih bu askerleri karşı tarafa acele geçirmek için dalyancı Rallis’in iki gemisini kullanmak mecburiyetinde bulundu. Ve hemen nakil için Rallis’e emir verdi. O da iki gemisi ve dalyan tayfası ile askerleri ve hem de harp levazımını karşı tarafa geçirdi. İş bittikten sonra Fatih Rallis’i otağına davet etti ve vaki olan hizmetine mukabil her ne isterse ihsan olunacağını kendisine bildirdi. Rallis Padişahtan, Beykoz, Kilyos ve Fenerbahçe dalyanlarına kimsenin müdahale ve tarruz etmemelerini istedi. Fatih bu üç dalyandan çıkan balıklardan, miri resmi alınmaması ve bu dalyanların her sene kurulduğu ve tamir olunduğu zaman masrafın Bahariye tersanesinden tesviyesi ve Beykoz dalyanı için taifeden on iki kişinin, haraç vermekten istisna edilmesi ve dalyancı Rallis Petropulos ile ailesi efradının istedikleri elbiseleri giymeye haklarının bulunması ve şayet dalyanın bulunduğu yere saray inşa olunursa, dalyanın kurulmasına münaat olunmama ve dalyanın iplerinin saray kapılarına bağlanmaları emrolunmuştu. Rallis Petropulos ailesi halen mevcut olup, bir iki sene evveline kadar Fenerbahçe dalyanını işletmekte idiler. Birinci Cihan Harbi sırasında Zalistra (Fenerbahçe) dalyanının sahilinde teşekkül eden arazi hükümetçe istimlâk olunarak torpido istasyonları yapılacaktı. Fakat hala bir şey yapılmadı.”

 

Bilindiği üzere kuşatmayı yapan Türk ordularına Anadolu’dan gelen birçok Türk Beyleri de katıldılar ve bunlar da peyder pey savaşa iştirak ettiler. Belki Anadolu’nun kuzey ve kuzeybatısından gelen Türk beylerinin askerleri, Mırmıroğlu’nun anlattığı gibi Beykoz yoluyla İstanbul’a geçmiş olabilirler. Ancak biz bu büyük Anadolu Ordusunun Beykoz’a gelip oradan da sadece iki gemiyle karşıya geçtiği iddiasının pek güçlü olmadığı görüşünü savunuyoruz. Dediğimiz gibi belki küçük bir bölümü..

 

Her ne hal ise görülüyor ki, tarihçilerimiz bir güzergâh üzerinde anlaşamıyorlar. İki tarihçimiz Anadolu ordusu (yollar farklı olsa da) Çanakkale üzerinden geçti derken, diğer ikisi de Beykoz iddiasını ortaya atıyorlar. Acaba hangisi doğru ve gerçek? İşte dört meşhur tarihçimiz bu kadar basit bir olayı bile bize doğru dürüst nakledemiyorlar. Bu güzergâhlardan elbette ki bir tanesi doğru, ama hangisi? Aklınıza şu soru gelebilir, hocam iyi güzel yazıp çizmişsin de, senin bu konuda edecek iki lafın yok mu diye? Var var, elbette bizim de yaptığımız çalışmalar ve araştırmalardan sonra mantığımıza uygun gelen bir açıklamamız var. Bize göre İ. Hakkı Uzunçarşılı’nın çizdiği yolları gerçeğe yakın görüyoruz.  Neden?

 

Fatih ordusuyla Edirne, Uzunköprü, Keşan yolunu takip etti. Çanakkale’den geçen Anadolu ordusuyla Keşan’da veya Malkara’da buluştu. Oradan Tekirdağ, Silivri, Çekmece güzergâhıyla İstanbul önlerine geldi. Anadolu ordusunun bu yolu tercih etmesinin bizce iki sebebi olabilir.

1.     Yeni yapılan donanmayla Çanakkale bir Türk gölü haline gelmişti. Boğaz emniyetliydi. Sayıca bir hayli kalabalık olan orduyu, Türk gemileri rahatça karşıya taşıyabilirdi. Ücret ödeme derdi olmayacağı gibi, çok değerli olan zamandan da tasarruf edilebilirdi.

2.     İstanbul Boğazında, emniyeti sağlayacak “Boğazkesen Hisarı” yapılmıştı. Tamam da burada asker sivil olarak 100.000’den fazla insanı karşıya geçirecek yeterli sayıda gemileri yoktu.

 

Osmanlıların daha önce çeşitli nedenlerle kiraladıkları gemiler şimdi, Haliç’te limanın içinde, Türkler’e karşı savaş hazırlığı içindeydiler. İshak Paşa böyle bir riske giremezdi.

A
B
C
D
  • YORUMLAR (0)
  • YORUM YAP
    • İlk yorumu sen yap.
  • Ad Soyad E-mail Adres Yorum